14 Aralık 2012 Cuma

AYIPTIR BEYLER, GÜNAHTIR BEYLER!...

AYIPTIR BEYLER, GÜNAHTIR BEYLER!...
Eğitimci-Yazar, Fethi BOLAYIR
Toplumsal Düşünce Derneği Genel Başkanı
            Bu güzel ülkeye onurlu, namuslu, haysiyetli bir anlayışla hizmet etmek görevlerin en yücesidir. Hangi makam ve mevkide olunursa olunsun, çalmadan-çaldırtmadan, yan gelip yatmadan, “Amaaan bana ne!...” demeden bu aziz millete aydınlık, mutlu ve huzurlu bir gelecek hazırlamak, sorumluluk mevkiinde olan her kimse için şereftir, haysiyettir ve namus borcudur.
            Namussuzlar nasıl ki namussuzluk için gözü kara, pervasız, acımasız ve cesur davranıyorlarsa, namuslular da en az namussuzlar kadar cesur davranmalıdırlar. Namuslu olanlar, devlete ve millete karşı hizmet anlayışlarını zedelemeden sürdürürlerse, kardeşliği-birliği-beraberliği, ortak değerlerde el ele tutuşmayı ön planda tutarlarsa, bu haklı davranış ve tutumlarını en yüksek sesle dillendirirlerse, namussuzlar at oynatacak meydan bulamazlar. Güzel ülkemde; sisli, bulutlu fırtınalı, karlı-buzlu bir hava yaratamazlar. Dolayısıyla; milli, ahlaki, dini, ekonomik, sosyal, siyasal gibi değerler zarar görmez, yıpranmaz, olumsuzluklar filizlenmez.
            Laik ve demokratik kuralların, milli birlik ve beraberliğin, üniter ve milli devlet yapısının, misak-ı milli ruhunun zayıflatıldığı, hırpalandığı, burçlarında oyukların açıldığı, açılmağa çalışıldığı bir Türkiye düşünün. Allah korusun, bu durum yüce Türk Milleti için dünyanın sonu sayılır. Büyük Türk Milleti’ni ve devletini bu duruma düşürmek için dışarıdan ve içerden satın alınmış beyinler hareket halindedir. Bu hareket halinde olanlara sesleniyoruz: Her kim olursanız olunuz, bu yüce milletin üstün değerleriyle oynamayınız. Emel ve arzularınıza alet etmeyiniz. İçimizde, beyinleri satın alınmış olanlara diyoruz ki; ister siyasi, ister ekonomik, ister makam kapmak için toplumumuzun kutsal değerlerinden, ortak mutluluğundan, mili ve çağdaş değerlerinden çirkin, adi, alçak ve kirli düşünce ve ellerinizi çekiniz. Bölücü ve karanlık düşüncelerinizi insanlarımızın temiz beyinlerine ve kalplerine akıtmaktan vazgeçiniz. Ayıptır, günahtır, toplu katliamdır, anayasal suçtur. Nifak tohumlarını ekmekten vazgeçiniz.
            Bu yüce millet, yirminci yüzyılın son çeyreğinden bugüne kadar çok acı çekti, çok canlarını kaybetti. 1980’den önce beş binin üstünde vatan evladını kaybettik. 1980’den sonra da hortlayan ve hortlatılan bölücü terör nedeniyle de otuz-kırk bine varan vatandaşımızı, insanımızı yitirdik. Büyük ekonomik kayıplarla yüz yüze kaldık. Etnik kökeni ne olursa olsun, yetmiş beş milyon insanımız acı çekmektedir. Öyle bir acı ki; hem sosyal, hem siyasal, hem ekonomik, hem milli birlik alanında derin yaralar açtı devletin ve milletin bünyesinde. Dışarıdan ve içerden hareketlenip Türk ve Türkiye düşmanlığı yapanlar, Atatürk’ün en büyük ve en yüce eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter ve milli yapısını bozmak için uğraşanlar, bünyemizde açılan yaraların, her türlü insanı ve vicdanı değerlerden yoksun aktörleridir.
            Türk insanı bu aktörleri mutlaka çok iyi tanımalıdır. Demokratik ve laik Cumhuriyeti yıkmak isteyen bu aktörler, türlü rollere girerek, bulundukları coğrafyada en büyük güce sahip olan Atatürk Türkiye’sini dünya arenasında zayıflatmak, hasta adam durumuna düşürmek istiyorlar. Yüce Atatürk, Türk Milleti’nin yönünü çağdaş uygarlığa çevirmiştir. Türk milleti, bu aydınlık yoldan ilerlemeye devam ederken, demokratik ve laik Cumhuriyet’in aydınlığından, güçlü ve onurlu bir Türkiye’den rahatsız olan karanlık düşünce ve ruhların sahipleri, zehirlerini aydınlık yola akıtmaya devam ediyorlar. Ayıptır, günahtır beyler!...
            Gelin görün ki; dünya tarihinde eşi görülmemiş bir galibiyetin ve yarattığı inkılâpların sahibi olan Atatürk’ün düşünce sistemini, Türkiye’nin gelişmesinin önünde engel gören, laiklik ilkesiyle ülkemde yaratılan geniş manadaki din ve vicdan özgürlüğünün kısıtlı olduğunu söyleyen bir AB, Türkiye’ye karşı samimi değildir. Ülkemizde AB’nin bu anlayışına içimizde alkış tutanlara diyorum ki, “Siz, Victor Hugo’nun değil, siz bizim sefillerimizsiniz.”
            Sevr ve Mondros hayallerini içlerinden söküp atamayan devletler, Türkiye’nin içerideki birlik ve beraberliğini bozmak için küreselleşen dünya anlayışı ve birlikteliğini kullanarak hayallerini gerçekleştirmek istiyorlarsa, Türkiye’yi yönetenlerin bu ince hesapları çok iyi görmeleri gerekir. Bu görmenin yanında, ülkemin çağdaş değerlerle giderek kucaklaşması için ülkemin yeraltı-yerüstü kaynaklarını, değerlerini en randımanlı biçimde kullanmayı, değerlendirmeyi hiçbir boşluğa imkân tanımadan yerine getirecek çalışmalar yapmalıdırlar. Zaman israfına, kaynakların rant aracı olarak kullanılması yönünden kapının aralanmasına fırsat verilmemelidir.
            Çağdaş dünya ile birlikte harekete evet. Kişi hak ve hürriyetlerine sonsuza kadar evet. Demokratik ve laik anlayışa sonsuza kadar evet.Devletimizin üniter yapısının zedelenmesine, ülkemizin dışarıdan emir alan bir ülke haline gelmesine, özür dileyecek bir ülke konumuna düşürülmesine hayır. Yıllarca uluslar arası ekonomik kuruluşların talimatları doğrultusunda hareket etmeye hayır. Kendi iç dinamiklerini harekete geçirmiyorsanız, güçsüzseniz, dışarıya el-avuç açar durumdaysanız, ülkemde dönen çark, çıkar ve menfaat üzerine kurulmuşsa, kısa zamanda köşe dönme anlayışı yaygınsa, ele geçirilen siyasal ve bürokratik makamlar çıkar ilişkileri, al gülüm-ver gülüm anlayışıyla kirletiliyorsa dışa bağımlılıktan kurtulamayız.
Ülke huzurunu, barışı ve mutluluğu sağlayamayız. Onun için diyoruz ki, laik-demokratik Cumhuriyet’in temel ilke ve inkılâplarına sımsıkı sarılmalıyız. Başta kadınlarımız ve gençlerimiz olmak üzere, insanlarımızı çağdaş düşüncelerle donatıp, geleceğe hazırlamalıyız. Siyasal, sosyal ve ekonomik kirlenmişliğe “Dur” demeliyiz. Yalana, talana, dolana, pirim vermemeliyiz. Etnik ve dinsel amaçlarla ülkede huzursuzluk yaratanlara veya devlet imkanlarını bu yolda kullananlara, Atatürkçü düşünce sistemini ve milliyetçilik anlayışını zayıflatanlara “Ayıptır beyler, günahtır beyler, yaptığınız haksızlıktır beyler!...” demeliyiz. Demezsek, ortaya çıkan olumsuzluklardan yakınmaya, sistem etmeye, kapalı kapılar arkasında konuşmaya hiç, ama hiç gerek yoktur. Bu zavallılıktır, acizliktir, olup biten olumsuzluklara ses yükseltmemektir ve onları sineye çekmektir.
            Rozet Atatürkçülüğü ve milliyetçiliğini yapmak ayıptır beyler, günahtır beyler!... Yüksek İslam dininin değerlerini araç olarak kullanıp siyasal ve ekonomik rant elde etmek, boğaza nazır oturup viski yudumlarken Zap suyu üzerine şiir okumak ayıptır beyler, günahtır beyler!... Elleri nasırlı, papuç altları yırtık, sokakta el-avuç açarak dilenen insanları alet ederek siyasi ve ideolojik rant sağlamak ayıptır beyler!... Milletvekili, avukat, öğretmen, doktor, asker ve memurun ilk adımı atıp hizmet alanına girerken edilen Aine bağlı kalmaması ayıptır beyler, günahtır beyler!... Kısacası Cumhurbaşkanından köydeki muhtara kadar insanlarımıza hizmeti ibadet derecesinde görme erdemliliğiyle, karşı karşıya olduğumuzu unutmamak gerekiyor. Bunu unutmak ayıptır beyler. Ayıplarla toplumu bir yerlere götürmeye çalışmak daha da ayıptır beyler!...