16 Aralık 2010 Perşembe

Sayın, sevgili ve değerli Başkanımız...
Fethi Bolayır: 
Eğitimci-Araştırmacı, Şair-Yazar Fethi Bolayır 1942 yılında Sivas’ta doğdu. 
İlk ve orta öğrenimini Sivas’ta tamamladı. 
Balıkesir Necatibey Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü ve A. Ü. Hukuk Fakültesini bitirdi. 
Orta dereceli okullarda öğretmen ve yönetilici olarak çalıştı. Ankara Yabancı Diller Yüksek Okulunda Edebiyat, Hukuk ve Türk İnkılâp Tarihi dersleri öğretmenliği yaptı. 
Milli Eğitim Bakanlığı, Yaygın Yüksek Öğretim kurumu (Yay-Kur) Plan-Program, Değerlendirme Dairesi ve Hizmet İçi-Eğitim Dairesi Başkanlıklarında bulundu. 
Bakanlık Müşavirliği yaptı. 
Sekiz yıl kadar avukatlık yaptı…
TÜRKİYE’NİN GERÇEK AYDINLARINDAN SÖZDE AYDINLARIN KAMPANYASINA BÜYÜK TEPKİ:
Özür girişimi ihanettir...
Girişimin Türk milletini tuzağa düşürmek için akıllıca düşünülmüş bir planın parçası olduğunu belirten akademisyen ve siyasiler kampanyanın usule, etik değerlere ve hukuka da aykırı olduğunu söylediler
Haber: Selda Öztürk KAY
Sözde aydınların başlattığı “Özür Diliyoruz” kampanyasına tepkiler büyüyor. Türk milletini, Ermenilerden özür dilemeye çağıran aydınların milleti “tavır almaya” zorladığını belirten akademisyenler ve ülkenin gerçek aydınları, kampanyanın “akıllıca” düşünülmüş bir planın parçası olduğu konusunda hemfikir. Bir avuç sözde aydının internet ortamında başlattığı “özür diliyoruz” kampanyasına belirli isimlerden destek gelirken, Türkiye’nin gerçek aydınları, akademisyenler ve siyasiler, bu girişimin Türk milletini tuzağa düşürme planının bir adımı olduğu konusunda görüş bildiriyor. 
Son derece sakıncalı
Psikiyatrist ve Araştırmacı Doç. Dr. Erol Göka, sözde aydınlar tarafından başlatılan “özür dileme” kampanyasını, “Çok akıllıca düşünülmüş ve bir milleti tavır almaya zorlayan bir girişim” olarak değerlendirirken, kampanyanın usule, etik değerlere ve hukuka da aykırı olduğunu söyledi.
Kampanyanın, bireyler adına gündem belirleyici bir rolü olduğunu belirten Göka, şöyle konuştu: “Bu özrün sahibi kim? Kimden özür dileniyor? Benim adıma hiç kimse özür dileyemez. Kimin bir başkasıyla hesabı varsa, kendi adına gerekeni yapsın, özrünü dilesin. Ortada fol yok yumurta yok, böyle bir kampanya düzenleniyor. Arkasında kötü niyet aramadan değerlendirsek bile, bu girişimi başlatan insanların bu hakkı nereden bulduğunu sorarız. Sözüm ona bir aydın hareketi olarak yansıtılıyor. Sözüm ona bu arkadaşlar ırkçılığa karşılar. Ama kim adına özür diliyorlar? Türk ırkı adına. Kimden özür diliyorlar? Ermeni ırkından. Etik değil, hukuki değil. Üstelik son derece sakıncalı.”  Göka, kampanyanın hiçbir politik gerçeğe katkısı olmayacağını da belirterek, “Toplumlar arası meselelerin çözümünde bu iyi bir yöntem değil. Bu, aynen parlamentolardan soykırım kararı geçirmek gibi bir adım ve Türkiye’yi çıkmaza götüren bir yoldur” diye konuştu.
Millet adına konuşamazlar
Tarihçi Prof. Dr. Mustafa Kafalı ise kampanyayı başlatan sözde aydınların bir elin parmaklarını geçmediğini, bu girişime destek verenlerin de milletin içinden çıkan “hainler” olduğunu söyleyerek şunları kaydetti: “Öncelikle şu tespiti yapalım. Kendi cibiliyeti bozuk olanlar, millet adına özür dileyemezler. Ancak kendi karakter ve düşünce yapılarını ortaya koyarlar. Bu millet, her devirde bu kabilden hainler görmüştür. Bundan sonra da görecektir. Bunlar, Türk milletinin aleyhine olacak her meseleyi sahiplenir, ’aydınlanma’adına dile getirir. Oysa kendilerinin aydın olmakla hiçbir alakaları yoktur. Türk düşüncesini, Türk hissiyatını taşıyan insanların gönlünden ve duygusundan çıkacak sözler ya da girişimler değil bunlar. Bizim adımıza konuşma hakkını kimseye vermedik. Zaten onlar kendi adlarına uşaklık yapmaya ve bunun gereğini yerine getirmeye çalışıyorlar. Türk milleti rağbet etmez böyle şeylere.”
İŞTE O METİN
Sanal ortamda başlatılan kampanyanın metninde şöyle deniyor: “1915’te Osmanlı Ermenileri’nin maruz kaldığı Büyük Felâket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.”
 ŞEHİTLERİMİZİN KANI VE VEBALİ ALTINDALAR
Toplumsal Düşünce Derneği Genel Başkanı Avukat Fethi Bolayır kampanyayı, “Bir kitle kendi ülkesine ve milletine bu kadar hainlik yapamaz” sözleriyle eleştirdi. Özür dileme kampanyası başlatan ve buna destek veren kişilerin omuzlarında, Ermeniler tarafından şehit edilen Türk büyükelçilerinin, dışişleri mensuplarının ve onların ailelerinin kanları ve vebali olduğunu söyleyen Bolayır şunları söyledi:
“Kendi ülkesini kalkıp başka bir ülkenin kamuoyuna şikayet eden bir zihniyete aydınlık demek mümkün müdür? Ermenilerin hakkını savunurken, Karabağ’da Azerbaycan vatandaşlarına yapılan zulümleri neden hiç konuşmuyorsunuz ey aydınlar? Bu ihanetin ta kendisidir. Karabağ’daki o zihniyet, geçmişte de Kars, Van, Ardahan’da kirli elleriyle kan döktü. Türkiye’nin yanlışlarını elbette açığa çıkaracağız, eleştireceğiz. Ama Ermenilerin hiyanetini getirip de Türk milletinin üzerine yıkmak ancak ihanet olarak tanımlanabilir. Bu ülke artık sahipsiz hale geldi. Her önüne çıkan Türkiye cumhuriyetine, laik ve üniter devlete saldırıya geçti.”
Abuk sabuk bir yazı
Sözde soykırımı iddialarına yönelik aydın geçinen bazıları kişilerin başlattığı özür kampanyasına bir tepki de Talat Paşa Komitesi’nden geldi. Talat Paşa Komitesi Sözcüsü Doç. Dr. Cüneyt Akalın, düzenlediği basın toplantısında, “Kampanyanın batılı güçlerden olduğu kadar içerdeki işbirlikçi odaklardan cesaret aldığı açıktır. Soy kırım iddiası tamamen emperyalist bir yalandır. Aydınların yazdığı metin tamamen abuk sabuktur. Önemli olan milletin vicdanındaki görüşlerdir” dedi.
Talat Paşa Komitesi üyesi İbrahim Benli ise yaptığı açıklamada, ‘Taşnak Partisinin Yapacağı Bir şey Yok’ isimli kitabı dağıttığını bu yüzden hakkında dava açıldığını söyledi. Benli, Rusların ‘Ermenistan Devleti kuracağız’ diye Ermenileri kandırdığı anlatılan kitabı bastırıp Fransızca ve İngilizce’ye çevirerek diğer ülkelere göndermeye çalıştığı için suçlandığını bildirdi. İbrahim Benli, 21 Mart 2007’de gözaltına alındığını anlatarak, “Sonra anladım ki suçum bu kitabı dağıtmak” dedi.
TARİHE SAYGISIZLIK ŞEHİTLERİMİZE İHANET
Tüm emekli büyükelçilerin başlattığı kampanyaya “doğal olarak” destek verdiğini belirten CHP Milletvekili ve Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ şunları söyledi: “Bu sadece şehit yakınlarını değil, Türkiye’yi ilgilendiren bir olaydır. Yapılan tek taraflı girişim tarihimize büyük saygısızlıktır. Terör örgütlerinin Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinde yaptığı ve cumhuriyet tarihinde de giriştikleri eylemlerde hayatlarını kaybeden insanlarımıza ihanettir. Bugüne kadar 34 kamu görevlimizi öldürdüler. 70 kişinin ölümüne 574 insanın yaralanmasına sebep oldular. Bütün bunlar ortada dururken, siz Ermenistan’dan veya Ermenilerden özür diliyorsunuz. Olacak şey mi bu? Uğradığımız bunca kayıp, acı ve haksızlıktan sonra kendi insanlarımızın böyle kasıtlı bir girişime alet olmaları son derece üzücü.”
Dış çevrelerin tahrikine işbirlikçi desteği
Emekli diplomat Nüzhet Kandemir, “özür diliyoruz” kampanyasının dış çevrelerin tahriki, teşviki ile ortaya çıktığını belirterek kampanyanın arkasında İngiltere, ABD ve AB ülkeleri olduğunu söyledi. İndependent Gazetesi’nin İstanbul’daki muhabiri vasıtasıyla gerçek dışı fotoğraflar yayınlayarak Türkiye’yi karalama kampanyasını devam ettirdiğine dikkat çeken Kandemir, “Maalesef, bunların Türkiye’deki uzantıları da bu girişime bilinçli ya da bilinçsiz alet oluyorlar. Beni en fazla üzen, gençlere bu işin tarihi boyutunu öğretebilecek akademisyenler ve bilim adamlarından da buna destek gelmiş olmasıdır. Bu da bilinçsizlik ve tarihi okumamış olmaktan ileri geliyor” şeklinde konuştu. Kandemir, “Türkiye’nin herhangi bir tavizi ya da özrü bahis konusu olamaz” dedi.
AKP'Lİ VEKİLİN LİNÇ TEPKİSİ
Ermenİlere peş peşe verilen tavizlerin ardından gelen kampanya, AKP’li bazı vekilleri bile kızdırdı. İzmir Milletvekili İbrahim Hasgür, “Bu, ihanettir. Kınıyorum” dedi. 
Öldürülen diplomatların hesabını kim verecek?
CHP’li Mengü “Bunlar kendini aydın zannedenler mi?” derken, AKP’li Hasgür “İhanet”, MHP’li Işık “Kendilerini gözden geçirsinler”, CHP’li Kart ise “Onlar karar veremez” dedi.
AKP İzmir Milletvekili İbrahim Hasgür sözde aydınların başlattığı harekete sert tepki gösterdi. Ortada özür dilenecek bir durum olmadığını kaydeden Hasgür, Türkiye’nin, ’bu işi tarihçiler araştırsın’diye dost eli uzattığını ama Ermenistan’ın buna cevap vermediğini hatırlattı. Şimdi Ermenistan’ın Eurovision şarkı yarışması için Türkiye’ye hakaret eden, devlet büyüklerine iftiralar atan bir müzik parçası hazırladığını duyduklarını kaydeden Hasgür şöyle konuştu: “Bugünün şartlarında özür dilenecek bir durum varmış gibi bir süreç içine girmek Türkiye’ye ihanettir,  kınıyorum.”
Diplomatların hesabını versinler
CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü ise başlatılan girişime tepkisini, “Bunlar aydın mı kendini aydın zannedenler mi? Bunu iyi ayırmak lazım” sözleriyle dile getirdi. Mengü, “Öldürülen bunca diplomatın affını kim isteyecek. Hiçbir günahı olmayan diplomatların hesabını kim verecek” dedi. MHP’li Alim Işık ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu’nun özür dilenecek hiçbir harekette bulunmadığını vurguladı. CHP’li Atilla Kart da, “Burada kimin kimden özür dilemesi gerektiğine bazı aydınlarımızın karar vermesi mümkün değil. Birilerinin kendilerini tarih yerine koyarak hüküm kurma anlamına gelecek mesajlar vermelerini anlamlı bulmuyorum” dedi.
Ermenilerin tahsilatçısı AİHM oldu
Teslimiyetçi AKP iktidarına “Ermenistan” kriterini şart koşan Avrupa, yargıyı kullanarak ’tazminat’kapısını da açmaya çalışıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2 Ermeni vakfının Türkiye aleyhine açtığı davada Türkiye’yi mahkum etti. 
AİHM: Ermeni mallarını verin
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, iki Ermeni vakfının Türkiye aleyhine açtığı davayı karara bağladı. Mahkeme iki vakfın mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi. “Samatya Surp Kevork Ermeni Kilisesi, Mektebi ve Mezarlığı Vakfı” ile “Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı” nın Türkiye aleyhine açtığı davayı karara bağlayan AİHM, vakıfların mülkiyet haklarının ihlal edildiği hükmüne vardı. İki vakıf da, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin mal ve mülkiyetin korunmasıyla ilgili protokolünü ihlal ettiğini ve devletin bazı taşınmaz mallarına haksız yere el koyduğunu savunuyordu. Ermeni Hastanesi Vakfı’nın daha önce AİHM’e yaptığı başka bir başvuruda, taraflar geçen yıl “dostane çözüme” gitmişti. Türkiye, Samatya Ermeni vakfına ait olduğu belirtilen taşınmazları üç ay içinde ya geri verecek ya da 600 bin avro maddi tazminat ödeyecek. Türkiye’nin Yedikule Ermeni vakfına 275 bin avro ödemesi de kararlaştırıldı. Türkiye, karara itiraz edip davanın temyiz niteliğindeki büyük dairede görülmesini isteme hakkına sahip.
Dengir Fırat destek verdi
AKP’nin önde gelen isimlerinden Mir Dengir Fırat, “Ermeni’den özür” kampanyasına arka çıktı. Fırat, “Ben saygıyla karşılıyorum. Özür dilemek bir erdemdir” ifadesini kullandı.
Kampanyaya Fırat’tan destek
AKP Adana Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat, Ermenilerden özür dilenmesi için kampanya başlatan aydınlara destek çıktı. Fırat, “Bence özür dilemek bir erdemdir” diye konuştu. Meclis’te gazetecilerin sorularını cevaplayan Fırat, toplumların geçmişinde, tarihinde bu tür olaylar bulunabileceğine işaret ederek, “Aydınların da özür dilemesini ben anormal karşılamıyorum. Saygıyla karşılıyorum. Bunu tarihçiler zaman içinde değerlendirir ama bence özür dilemek bir erdemdir” diye konuştu. DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır da başlatılan girişime destek verdi. Herkesin geçmişiyle ve hakikatle yüzleşmesi gerektiğini kaydeden Bayındır, “Gerçekler örtülemez. Dünyada pek çok ülke yaşadıklarından dolayı özür diledi. Türkiye de geçmişte belli sorunlar yaşanmış halklara karşı. Hala da yaşanıyor. Bence aydınların yarattığı güzel bir vicdani harekettir” şeklinde konuştu.

azınlık raporu skandalı!...

RAPORDA "SKANDAL" İTİRAFI
Baskın Oran`ın canlı yayında, `Kurula danışmadan Azınlık Raporu`nda bazı değişiklikler yaptım. Hatta ifadeleri daksille düzelttim` sözleri şaşkınlık yarattı         
Ankara'yı karıştıran Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu`nun raporu tam bir komediye dönüştü. Raporu hazırlayan Prof. Baskın Oran, raporun kurul tarafından kabul edilmesinden sonra da kamuoyundan gelen tepkileri dikkate alarak, rapor üzerinde kurulun görüşü alınmadan değişiklikler yaptığını canlı yayında itiraf etti. Oran`ın, bu açıklamaları şahsi düzeltmeler yüzünden raporunun hukukiliğini ve objektifliğini de tartışmaya açtı.
Oran, bu itirafları, önceki gece katıldığı Kanal 7 Televizyonu`ndaki Mehmet Akif Beki`nin İskele Sancak adlı programında yaptı. Oran, programa Ankara stüdyosundan katılırken, Sabah Gazetesi Yazarı Ömer Lütfi Mete, akademisyen Prof. Doğu Ergil ile İnsan Hakları Danışma Kurulu üyesi ve Hukukun Egemenliği Derneği Başkanı Avukat Erdem Akyüz de programa İstanbul stüdyosundan katıldılar. Düzeltmeler yapıldı
Prof. Oran, yaptığı açıklamalarla raporun ciddiyetini tartışmaya açarken, raporun 1 Ekim`de kurulda kabul edildiğini ancak sonraki günlerde Başkan İbrahim Kaboğlu`nun isteğiyle düzeltmeler yaptığını söyledi. `Başkan benden ricada bulundu, bazı sertlikleri yumuşattım` diyen Oran, `Hatta, bir itirafta bulunayım. Cuma günkü toplantıdan bir saat önce bile gözden geçirdik, bazı ifadeleri daksille düzelttik. Hiçbir mecburiyetim olmadığı halde kuruldan geçmiş daha sert metni yumuşattım, bazı cümlelerini çıkarttım` dedi.
Oran`ın itirafları programda gelişmelere ve şaşkınlığa yol açtı. Akyüz, 1 Ekim`de Kurul`da oylanan raporun, son düzeltmeler ve öneriler için, Baskın Oran imzasıyla 4 Ekim`de elektronik posta yoluyla üyelere gönderildiğini hatırlatarak şöyle devam etti:
`Şu anda yaptığı itiraftan da anlıyoruz ki, hala düzeltmeler, eklemeler, çıkarmalar devam ediyor. O halde bu rapor, kurulun raporu değil, Baskın Oran`ın raporudur. Kurul açısından hukuki anlamda `yok hükmünde`dir.` Oran, programın ilerleyen dakikalarında itiraflarıyla şaşırtmaya devam etti. Programı yöneten Mehmet Akif Beki, `Bu kurulun görevi bu raporu Başbakanlığa ve ilgili mercilere sunmak. Neden basın toplantısı yaptıktan sonra raporu Abdullah Gül`e sundunuz` diye sordu. Prof. Oran da, `Biz basın toplantısını raporu Başbakanlığa sunacağımızı açıklamak için yaptık. Raporun son hali kimsede yok` diyerek, daha ilginç bir savunma yaptı. Av. Erdem Akyüz de, `Suçunuzu ikrar ettiniz. Son hali benim elimde bile yok. Bunun kurul tarafından oylanması gerekirdi` sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Raporun, birkaç kere değiştirilmesine tekpi gösteren Avukat Erdem Akyüz, Tercüman`a yaptığı açıklamada, `Bu raporun adı daksil raporudur` dedi. Akyüz, şunları söyledi:
Bu bir daksil raporudur
`Böyle bir şey olabilir mi? Kurulun karara bağlandı denilen metni iki profesöre emanet ediyorlar. İkisi de başkan, ikisi de profösör. Biz bunun üzerinde 20 gün boyunca değişiklik yaptık, daksille sildik diyorlar. Bu oradaki 78 kişilik Kurul`a saygısızlıktır. Ortada emniyeti suiistimal var. Kafasına göre değiştirmiş. Bu bir suç unsurudur. Demek ki ortada böyle bir rapor yok. Bu iki kişinin raporu. Bizzat kendisi daksille değiştirdiğini söyledi. Bu daksil raporudur.`
Savcılar göreve
Günah keçisi olarak Oran`ın gösterildiğini belirten Akyüz, komisyonda yer alan KESK, MAZLUMDER, Helsinki Yurttaşlar Derneği`nin de olaydan sorumlu olduğunu vurguladı. Komple bir hareketin söz konusu olduğunu savunan Akyüz, `Amaçları bu konuları tartışmaya açmak. AB bunların söylediklerinden daha azını istiyordu. Bunlar daha çoğunu vermeye yol açıyor` diye konuştu. Raporun değiştirildiğinin ortaya çıktığını belirten Akyüz, savcıları da göreve çağırdı. Tercüman, Yeşim ERASLAN, ANKARA
İşte o kurul
TÜRKİYE, günlerdir onları konuşuyor. Kamu kurumları ile sivil toplum örgütleri arasında iletişimi sağlaması ve danışmanlık yapması için kurulan, ancak bir hafta öncesine kadar çok kişinin de bilmediği Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu, bir anda ülke gündemine oturdu. 78 üyeli kurulun bünyesinde oluşturulan Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu`nun hazırladığı rapor, `kim bunlar` sorularını da beraberinde getirdi. Tercüman, hükümet temsilcilerinden sivil toplum örgütlerine, akademisyenlerden askerlere kadar toplumun hemen her kesiminden temsilcisi bulunan kurulu ve geçmişini araştırdı. DYP-SHP koalisyon hükümeti döneminde 1993`te İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı kurulmasıyla başlayan çalışmalar, 17 Temmuz 1997`de Necmettin Erbakan`ın başbakanlığı döneminde çıkarılan bir genelge ile devam etti. 57. Hükümet döneminde ise bu kez İçişleri, Adalet ve Devlet Bakanlığı bir araya gelerek `İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu`nu kurdu. Bu kurul, her ay toplanarak insan hakları alanında atılan adımları değerlendirdi. Daha sonra da bugünkü İnsan Hakları Üst Kurulu kuruldu. Üyelerini Başbakanlık`ın seçtiği kurul, Abdullah Gül başbakanlığındaki 58. Hükümet döneminde yeniden şekillendirildi. 23 Kasım 2003 tarihinde kurulun üye sayısı şu anki sayı olan 78 olarak belirlendi. 2003`te Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu başkan seçildi.
Masraflar Başbakanlık`tan
2003 yılının Kasım ayında yapılan düzenleme ile İnsan Hakları Danışma Kurulu Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül`e bağlandı. Kurul üyeleri maaş almadan çalışıyor. Ankara dışında bulunan üyelerin toplantılar yapıldığında uçak veya otobüs bileti gibi giderlerini Başbakanlık kendi bütçesinden karşılıyor. 
İNSAN HAKLARI DANIŞMA KURULU ÜYE İSİM LİSTESİ 
30. TÜRK-İŞ: Sinan VARGI 31. HAK-İŞ: Mustafa AVCI 32. DİSK: Necdet OKCAN 33. TESK: Av. F. Yasemin ERTEKİN 34. Sakatlar Konfederasyonu: A.Faruk ÖZTİMUR
42. Prof. Dr. İbrahim Ö. KABOĞLU 43. Prof. Dr. İoanna KUÇURADİ 44.Prof. Dr. Baskın ORAN 45. Prof. Dr. Turgut TARHANLI 46.Yrd.Doç.Dr. Hamit ERSOY 47.Doç. Dr. İhsan DAĞI 48. Prof.Dr. Durmuş TEZCAN 49. MAZLUMDER: Yılmaz ENSAROĞLU 50. Türk Demokrasi Vakfı: Kamil B. RAİF
51. TÜSİAD Zafer YAVAN
52. Toplumsal Düşünce Derneği: Av. Fethi BOLAYIR 53. Çağdaş Yaşamı Dest. Der.: Prof.Dr. Türkan SAYLAN
54. Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı: Ayşe Berktay HACIMİRZAOĞLU
55. Türkiye Dernekler ve Vakıflar Topluluğu: Altan EDİS 56. Türkiye İnsan Hakları Vakfı: Yavuz ÖNEN 57. Liberal Düşünce Topluluğu: Levent KORKUT
58. Beyaz Nokta Vakfı Dr. Cemil ÇAKMAKLI
63. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği: Kazım GENÇ 64. İktisadi Kalkınma Vakfı: Handan SOĞUK 65. Adli Tıp Uzmanları Derneği: Dr.Ümit BİÇER 66. Helsinki Yurttaşlar Derneği: Bülent ATAMER 67. Türkiye İnsan Hakları Vakfı: Nevzat HELVACI 68. Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı: Av. Güney HAŞTEMOĞLU 69. Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği: Abdullah BUKSUR
71. Türkiye Felsefe Kurumu: Doç.Dr. İsmail H. DEMİRDÖĞEN
78.Gazeteciler Ve Yazarlar Vakfı: Cemal UŞAK Kaynak:HO Tercüman        

UBH meselesi ve TDD

 *Eruygur ve Günday*, Ulusal Platform'da yalnız kaldı..
Bir Ölü Doğum Hikayesi   
'Çankaya Köşkü'nün Cumhuriyet'in değerlerini içine sindirememiş bir kişi tarafından işgalini önlemek' temel hedefiyle yola çıkan Ulusal Birlik Hareketi'ndeki (UBH) çözülme sürüyor.
Kamu-Sen, Türkiye Ziraatçiler Derneği ve Demokrat Girişimci Kadınlar Derneği'nden sonra Toplumsal Düşünce Derneği de Platform'dan çekildi. Kıbrıs Türk Derneği ile Ankara Kulübü listeye habersiz alındıklarını açıkladı. Sayıları 40 olduğu belirtilen derneklerin bir kısmına ise ulaşılamıyor. Bu gelişmelerin ardından Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Başkanı emekli Orgeneral Şener Eruygur ile Türkiye Esnaf ve Sanayicileri (TESK) Başkanı Derviş Günday platformda yanlız kaldı.
Hafta başında ilan edilen platformdan ayrıldıklarını ilk kez Zaman'a açıklayan Türkiye Kamu-Sen Başkanı Bircan Akyıldız dün bu kararını basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu. ADD Başkanı emekli Orgeneral Şener Eruygur'un tanıtım toplantısında okuduğu metne dikkat çeken Akyıldız, "Toplantı sonrasında yapılan açıklama, hareketin daha o gün bittiğini göstermektedir. Çünkü bizim kabul edebileceğimiz açıklama değildir. Ulusal Birlik Hareketi ölü doğmuştur. Türkiye Kamu-Sen açısından böyle bir platform yoktur." dedi.
Toplumsal Düşünce Derneği Başkanı Av. Fethi Bolayır,
Platformun kuruluşu sırasında herkesin kabul ettiği ortak bir metnin hazırlandığını; ancak basın toplantısı yapıldığı gün başka bir metin okunduğunu kaydetti. Metindeki cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili ifadelerin 'kabul edilemez' olduğunu söyleyen Bolayır, demokrasi dışında hiçbir yöntemi kabul etmediklerini vurguladı. Kimsenin güdümünde hareket etmediklerini belirten Bolayır, "Cumhurbaşkanlığı makamına 'işgal' diyen bir platformda olmayız. Neyin işgali bu? Bunu kabul etmiyoruz. Oluşumun 28 Şubat ile ilişkilendirilmesine de çok üzüldük." diye konuştu. Platformun doğruları ortaya koymak için kurulduğuna işaret eden Bolayır, şöyle devam etti: "Ülkedeki doğruları ve yanlışları ortaya koymak için bir araya geldik. Zaten herkesin kabul edeceği ortak bir metin oluşturduk. Ancak platformun ilan edildiği gün okunan metni kabul etmiyoruz. Biz 1980 öncesine dönmek istemiyoruz. Fikir özgürlüğü konusunda herkes birbirini eleştirebilir."
'İsmim nasıl girmiş bilmiyorum'
UBH'nin listesinde ismi bulunan Ankara Kulübü Başkanı Bülent Kalıpçı ise listeye nasıl girdiğini bilmediğini aktardı. Toplantıya katılmadığını ve okunan metinden habersiz olduğunu ifade eden Kalıpçı, "28 Şubat'ı andıran antidemokratik hiçbir oluşum içinde asla olmayız. Her şeyin demokrasi içinde gerçekleşmesi gerekir. Bizim adımızın o listeye, o harekete nasıl karıştırıldığını da bilmiyorum." ifadelerini kullandı. "Cumhurbaşkanlığı makamının işgali" nitelendirmesine sert tepki gösteren Bülent Kalıpçı, seçimin demokratik şekilde yapılacağını belirterek Meclis'in kararına herkesin saygı duymasını istedi. Yönetimi toplayarak durum değerlendirmesi yapacaklarını söyleyen Kalıpçı, bir açıklama ile oluşum içinde yer almadıklarını deklare edeceklerini anlattı.
Kıbrıs Türk Derneği Başkanı Ahmet Göksel, platformun cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda Meclis'e baskı yapma kararına tepki gösterdi. Göksel, şunları kaydetti: "Bizim yasadışı hiçbir hareketle işimiz yok. Cumhurbaşkanlığı için eylem yapmak gibi bir düşüncemiz olamaz. Türkiye'yi zora sokacak hiçbir hareket içinde olamayız. Cumhurbaşkanının kim olduğu benim için hiç önemli değil. Tayyip Bey de olabilir, başka biri de. Daha önce bir toplantı yapıldı. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili karar alındı. Ben itiraz ettim ve toplantıyı terk ettim. Ondan sonra neden ismimi koydular? İsimlerimizin kullanılması hoş bir şey değil."
Bazı derneklerin kaydı bile yok
Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde kurulduğu iddia edilen Ulusal Birlik Hareketi ile ilgili ilginç gelişmeler yaşanıyor. Listede adı geçen sivil örgütlerin bir kısmının 'tabela dernek' olduğu ortaya çıktı. UBH'nin açıkladığı bazı derneklerin telefon kayıtları bulunmazken, bazılarına kayıtlı numaraların da ev ve işyerine ait olduğu belirlendi. Platformda yer alan AKKAV Vakfı Başkanı İsmet Erdoğan'ın ise Türk ordusuna hakaretten yargılandığı iddia ediliyor. UBH bünyesinde yer aldığı belirtilen derneklerin komşu ülkelerde yaşayan soydaşlarla ilgili olması da dikkat çekiyor. Söz konusu dernekler şunlar: "Kıbrıs Türk Kültür Derneği, Batı Trakya Türk Birliği Derneği, Kırım Geliştirme Vakfı, Bulgaristan Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği, Almanya Lübeck 19 Mayıs Gençlik ve Kültür Merkezi, Özdemir Spor Derneği, Yüksek İdeal Yolcuları Platformu, Tekniker Eğitim Kültür Sağlık Vakfı."
'Dağılmamız basının başarısı'
Ulusal Birlik Hareketi (UBH), kurulmadan dağılmasının sorumluluğunu basın ve birlikten ayrılan sivil toplum örgütlerine yükledi. Hareketin içinde yer alan AKVİL Vakfı ve Atatürk Çizgisi Platformu Başkanı Mehmet Genç dün bir açıklama yaparak, "Ayrılma kararlarını, Zaman, Yeni Şafak ve Vakit gazetelerinin başarısı olarak kabul ediyoruz." ifadelerini kullandı. Platformun çökmediğini savunan Genç, Kamu-Sen Başkanı Bircan Akyıldız'a, "Basın açıklamalarını anlayamadık." diye tepki gösterdi.
Bazı derneklerin kaydı bile yok
Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde kurulduğu iddia edilen Ulusal Birlik Hareketi ile ilgili ilginç gelişmeler yaşanıyor. Listede adı geçen sivil örgütlerin bir kısmının 'tabela dernek' olduğu ortaya çıktı. UBH'nin açıkladığı bazı derneklerin telefon kayıtları bulunmazken, bazılarına kayıtlı numaraların da ev ve işyerine ait olduğu belirlendi. Platformda yer alan AKKAV Vakfı Başkanı İsmet Erdoğan'ın ise Türk ordusuna hakaretten yargılandığı iddia ediliyor. UBH bünyesinde yer aldığı belirtilen derneklerin komşu ülkelerde yaşayan soydaşlarla ilgili olması da dikkat çekiyor. Söz konusu dernekler şunlar: "Kıbrıs Türk Kültür Derneği, Batı Trakya Türk Birliği Derneği, Kırım Geliştirme Vakfı, Bulgaristan Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği, Almanya Lübeck 19 Mayıs Gençlik ve Kültür Merkezi, Özdemir Spor Derneği, Yüksek İdeal Yolcuları Platformu, Tekniker Eğitim Kültür Sağlık Vakfı."
'İsmim nasıl girmiş bilmiyorum'
UBH'nin listesinde ismi bulunan Ankara Kulübü Başkanı Bülent Kalıpçı ise listeye nasıl girdiğini bilmediğini aktardı. Toplantıya katılmadığını ve okunan metinden habersiz olduğunu ifade eden Kalıpçı, "28 Şubat'ı andıran antidemokratik hiçbir oluşum içinde asla olmayız. Her şeyin demokrasi içinde gerçekleşmesi gerekir. Bizim adımızın o listeye, o harekete nasıl karıştırıldığını da bilmiyorum." ifadelerini kullandı. "Cumhurbaşkanlığı makamının işgali" nitelendirmesine sert tepki gösteren Bülent Kalıpçı, seçimin demokratik şekilde yapılacağını belirterek Meclis'in kararına herkesin saygı duymasını istedi. Yönetimi toplayarak durum değerlendirmesi yapacaklarını söyleyen Kalıpçı, bir açıklama ile oluşum içinde yer almadıklarını deklare edeceklerini anlattı.
Kıbrıs Türk Derneği Başkanı Ahmet Göksel, platformun cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda Meclis'e baskı yapma kararına tepki gösterdi. Göksel, şunları kaydetti: "Bizim yasadışı hiçbir hareketle işimiz yok. Cumhurbaşkanlığı için eylem yapmak gibi bir düşüncemiz olamaz. Türkiye'yi zora sokacak hiçbir hareket içinde olamayız. Cumhurbaşkanının kim olduğu benim için hiç önemli değil. Tayyip Bey de olabilir, başka biri de. Daha önce bir toplantı yapıldı. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili karar alındı. Ben itiraz ettim ve toplantıyı terk ettim. Ondan sonra neden ismimi koydular? İsimlerimizin kullanılması hoş bir şey değil."
Toplumsal Düşünce Derneği Başkanı Av. Fethi Bolayır;
Platformun kuruluşu sırasında herkesin kabul ettiği ortak bir metnin hazırlandığını; ancak basın toplantısı yapıldığı gün başka bir metin okunduğunu kaydetti. Metindeki cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili ifadelerin 'kabul edilemez' olduğunu söyleyen Bolayır, demokrasi dışında hiçbir yöntemi kabul etmediklerini vurguladı. Kimsenin güdümünde hareket etmediklerini belirten Bolayır, "Cumhurbaşkanlığı makamına 'işgal' diyen bir platformda olmayız. Neyin işgali bu? Bunu kabul etmiyoruz. Oluşumun 28 Şubat ile ilişkilendirilmesine de çok üzüldük." diye konuştu. Platformun doğruları ortaya koymak için kurulduğuna işaret eden Bolayır, şöyle devam etti: "Ülkedeki doğruları ve yanlışları ortaya koymak için bir araya geldik. Zaten herkesin kabul edeceği ortak bir metin oluşturduk. Ancak platformun ilan edildiği gün okunan metni kabul etmiyoruz. Biz 1980 öncesine dönmek istemiyoruz. Fikir özgürlüğü konusunda herkes birbirini eleştirebilir." 16 Aralık 2006

14 Aralık 2010 Salı

TÜRK TOPLUMU NASIL BİR SİYASET ADAMI YA DA LİDER İSTİYOR?

TÜRK TOPLUMU
NASIL BİR SİYASET ADAMI YA DA LİDER İSTİYOR?
Av. Fethi BOLAYIR
Eğitimci-Yazar
Toplumsal Düşünce Derneği Genel Başkanı
             İnsanlarımız bunaldı. Artık kime, neye, ne kadar inanacağını seçemez ve ölçemez hale geldi.
             İstismar edilen duygu ve inançlar, hırpalanan milli değerler, yolsuzluklar, yokluklar insanlarımızı burunlarından solur hale getirdi.İnsanlarımız arasında baş gösteren kamplaşmalar, “ötekiler-berikiler, sizden-bizden” ayrımcılığının toplumun üzerine bir kabus gibi çökmesi, insanlarımızın moral değerlerini alt üst etmiştir.
            Anlaşılan odur ki, toplumun arzuladığı siyaset adamı ya da lider, kişiliği ve karizmasıyla Türk siyasetine damgasını vuracak özellikler taşımalıdır. Buna göre:
Türk Toplumu;
Tek VATAN-tek BAYRAK- tek MİLLET diyen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.Toprak, eğer uğrunda ölen varsa VATANdır” diyen milli şairimizin bu yüksek duygu ve düşüncelerini benliğin her zerresinde hisseden, duyan ve yaşayan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Korkulardan, vehimlerden, entrika ve endişelerden kendisini kurtaracak bir siyaset adamı ya da lider arıyor, Türk Milleti’nin milli, manevi ve maddi değerlerini siyasetine rant aracı yapmayacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Ortak aklı ön planda tutan, uzlaşma-hoşgörü-uyum kavramlarını içselleştirmiş, özümsemiş, gerilim yaratmayacak, rüzgâra karşı tükürmeyecek, güneşi balçıkla sıvamayacak; fırtına ekip rüzgar biçmeyecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
 Türkiye Cumhuriyeti Devleti ‘nin kuruluş felsefesinin, temel ilke ve inkılâplarının Türk Milletinin var olma ve hayat kaynağı olduğuna yürekten inanmış, milletiyle “kederde, kıvançta, tasada “ bir ve beraber olan, bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Sözünün eri, ilkeli, sağduyu sahibi, pozitif düşüncenin aydınlığında yürüyen, yürürken de karıncayı ezmemeye dikkat eden, bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türklüğüyle gururlanan,ırk-dil-din-mezhep ayrımcılığına şiddetle karşı duran,,Türkiye Cumhuriyeti’nin ayyıldızlı nüfus cüzdanına sahip her bir insanımızı yüreğinde taşıyan, onların en acı ve en sevinçli günlerinde yanlarında olan, bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Komşusu aç iken, kendisi tok olmayı içine sindirmeyen, her vatandaşının sırtının pek karnının tok olması kavgasını verecek, bir siyaset adamı ya da lider arıyor, Fikri hür, irfanı hür,at gözlüğüyle olaylara bakmayan ,ufku geniş bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
“Bana insanlar üstünde bir doğuş yöneltmeye kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir!” diyen yüce Atatürk’ün yaktığı meşalenin aydınlığında yürüyen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel emperyalizme teslim olmayacak, boyun eğmeyecek, dünya siyasetini ve milli siyaseti çok iyi özümsemiş bir siyaset adamı ya da lider arıyor.
Geçmiş tarihimizi iyi analiz edip gerekli dersleri çıkaran, tarihten ders alan, devlet ve millet bütünleşmesini en yükseğe taşıyan, milli bilince sahip bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
“Vatan toprağı kutsaldır” Onu hiç kimse bir başkasına veremez.” özdeyişini hep aklında tutan, “ Bugünden sonra hiç kimse sarayda ve hükümette ve meclislerde ve kamularda Türkçeden başka dil konuşmayacaklardır.” diyen fermanın Türk Milleti’nin önünü aydınlatan bir rehber olduğunu aklından çıkarmayacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor.
Türk Toplumu;
Her ahval ve şeriat içinde vazifesinin bilincinde olarak Atatürk’ün çizdiği laik, demokratik ve çağdaş yoldan asla sapmayacak, gaflet-dalalet ve hıyanet içinde bulunma cüretini gösterenler karşısına, göğsünü bir kale gibi siper edecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
İnsanlarımızın mutlu, huzurlu, kardeşçe yaşama özlemini ve isteğini benliğinde hisseden, insanlarımızın, çağdaş ve modern bir Türkiye’de yaşama sevincini yüreğinin derinliklerinde yaşayan, nemalanmayı düşünmeden üretim yatırım aşkını toplumun bütün katmanlarına ulaştırmayı hedef seçen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Ülkemizin, İran ya da Malezyalaşmasına zemin hazırlayacak karanlık ve çağdışı görüşlerden etkilenmesini elinin tersiyle itecek, din ve vicdan özgürlüğü ile olmazsa olmazımız olan Laiklik ilkesini hırpalatmadan Atatürk’ün aydınlık izinden yürüyecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Yolsuzluk ve yoksulluğa karşı hiç kimseden, hiçbir güç ve kuvvetten çekinmeden savaşacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Toplumsal bir tabanın taleplerini iyi tesbit edip, bu tesbitleri bir partinin gücü olarak kullanabilecek bütün insanlarımıza fayda getirecek ideolojik bir zemini oluşturacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Cumhuriyet’in temel niteliklerini ( ilke ve inkılâplarını ) yeterince özümsemiş, Cumhuriyet devletin üniter yapısına- Kuvayi Milliye ruhuna- Misakı Milliye sadakatle bağlı ve bu bağlılığından şüphe edilmeyecek, şeref ve namusu üzerine ettiği yemine bağlı kalacak bir siyaset admı ya da lider arıyor,
Devletin ve milletin malını, mülkünü, parasını, pulunu, varlığını bildik-tanıdık-hısım-akraba-partidaş-dindaş-namazdaş-ülküdaş-laikdaş-tarikatdaş-yabancı semayedaş-yeşil sermayedaş-beyaz sermayedaş gibilerine aktarılmasının önünü kesecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Kişiliğinde yozlaşma olmayacak ve olmayan, kişiler üzerinde sevgi, saygı ve güven uyandıran, toplumsal barışı asla gözardı etmeyen ve etmeyecek, bir kutup yıldızı gibi insanlarına kılavuzluk yaparak onları iyiye, güzele, doğruya, sevgiye, saygıya, hoşgörüye, huzura, mutluluğa, barışa, kardeşliğe, hak ve hukuka saygılı olmaya yönlendirecek bir siyaset adamı  ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Vatanımızı düşman işgalinden kurtaran, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran ,hak ve hukukuna sahip özgür bir toplumu yaratan, milletinin namus ve onurunu koruyan, bu korunmayı gerçekleştirdiği çağdaş yasalarla güvenceye alan, halkına daima övünç ve kıvanç duyulacak kazanımlar edindiren büyük kurtarıcımız ATATÜRK’e dil uzatanlara asla fırsat vermeyecek, O’nun ışıklı ilkelerini bırakıp  karanlığa yönelen ve toplumu da yönlendirmeye çalışan zihniyetlere  “ DUR” diyecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Nankör ve vefasız olmayan, yalan-dolan-talan ve soygunla mücadeleyi ilke edinmiş, milli ve dini değerleri siyasi-ekonomik rant aracı olarak kullanmayı ahlaksızlık kabul eden, devletin ve milletin malını-mülkünü domuzlara yedirmeyen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Sömürüye, yayılmacılığa, saldırganlığa, bağnazlığa, bölücülüğe, kişi hak ve özgürlüğüne saygısızlığa karşı beyne ve yüreğe dayalı mücadele verecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Umursamazlığa, duyarsızlığa, nemelazımcılığa, bir hırka-bir lokma ( kaderciliğe) anlayışına, teslimiyetçiliğe prim vermeyecek, boyun eğmeyecek, imkân tanımayacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Kendine karşı açık sözlü, dürüst davranan, ikiyüzlü olamayan, sözüyle özü bir, kargayı boyayıp bülbül diye satmayan, boğazından haram lokma geçmeyen-geçmeyecek, halkının acılarıyla acılanan, sevinçleriyle sevinçlenen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türkiye Cumhuriyetiyle sorunu olmayan, Cumhuriyetin temel değerleriyle barışık olan, Cumhuriyetin harcını asla tartıştırmayan, Cumhuriyetin ilke ve inkılâplarını kendine rehber edinen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Devlet Kurumlarıyla çatışmayan, yargıyı rahatsız edici girişimlerde bulunmayan, kahraman ordumuzu gözünün bebeği gibi koruyan, devlet kurum ve kuruluşları arasında uyumlu çalışmayı ve sıcak iletişimi sağlayan, milletin özgür sesi olacak basın-yayın organlarını tehditle baskı altına almayan, serbest piyasa ekonomisinde ve ülkenin kalkınmasında  lokomotif görevini üstlenen iş çevrelerini mali polis anlayışıyla haksız yere tedit varı yaklaşımla sindirmeyen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Cumhuriyetimiz’in özü ve ulusal yaşamımızın temeli olan laiklik ve laik eğitim kurumlarımızı zaafa uğratacak her türlü düzenlemelere karşı yüreklice duracak, adaletin tesisine hizmet eden- hak ve özgürlükler açısından en büyük güvenceyi oluşturan- yargı bağımsızlığını devletin bağımsızlığıyla eşdeğer gören, yargıya intikal etmiş olan konularda yargı organlarımızı yönlendirme ve etki altına alma girişimlerinde bulunacak tavır ve davranışlara dur diyen,  karşı koyan bir siyaset adamı ya da lider  arıyor,
Türk Toplumu,
Demokrasiyi sadece oy ve sandık olarak görmeyen ve algılamayan, hoşgörü-uzlaşma ve hepsinden önemlisi bir yaşam biçimi olarak algılayan, laik hukuk devleti gerçeğini içine sindiren ve anlayan, ben merkezli olmayan, öngörü sahibi olan, ülkeyi siyasi krize ve kaosa sürüklemeyen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Devletin üniter yapısıyla oynayacak söylemleri dillendiren, merkezi yönetim yerine yerel yönetimlerin güçlendirilmesini isteyen, merkezi yönetim görev ve yetkilerinin yerel yönetimlere verilmesini savunan, devletimizin idari yapısıyla bağdaşmayan bölgesel yönetimlere yer verilmesini öngören siyaset adamı ve lider görünümünde olan kimseyi istemiyor, tam bunun tersi olan, bu fikirlere taviz vermeyen ve iltifat  etmeyen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Pazarlamacı zihniyetiyle hareket etmeyen ve özelleştirme adı altında Cumhuriyet’in önemli kazanımları olan milli ve stratejik kurumlarını satmayan, ülke ekonomisini İMF’nin- Dünya Bankası’nın emrine ve güdümüne vermeyen, “Düğünü Umumiye”  anlayışına iltifat etmeyen, ülkeyi uluslararası tekelci sermayeye teslim etmeyen, dış güçlere emir kulu olmayı reddeden, dış çıkarcıların ve Sevrcilerin istek ve arzularına boyun eğmeyen, “Benim görevim Türkiye’yi satmak”  diyen anlayışa şiddetle karşı koyan, şehit kanıyla sulanmış vatan topraklarını satan-satacak zihniyete  karşı yüreklice duracak ve kavgasını verecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Milletvekillerin dokunulmazlıklarını sınırlayacak anlayışı şiddetle savunan, milletvekillerin ve parti yandaşların çıkar guruplarıyla işbirliği yaparak rant sağlayacak alanlarda faaliyet göstermelerine fırsat vermeyecek, devletin, milletin, tüyü bitmemiş yetimin hakkını, parasını, malını mülkünü soydurmayacak, insanlarımızı “Onlar – bunlar – ötekiler – berikiler – sizden - bizden, - çokdindar - azdindar,  türbanlı-türbansız, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, Laz-Çekez”  diye ayrıştırmaya tabi tutan zihniyeti ezecek, bu zihniyete karşı kavga verecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Tük Toplumu;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu temel ilke ve inkılâplarının, sosyal-siyasal-ekonomik-kültürel-eğitsel-milli değerlerinin ağır bir hıyanetin saldırısıyla karşı karşıya olduğu bilincinde olan, bu bilinçle beyni ve kalbi beslenmiş, devletimizin kurucu belgesi olan Lozan’ı her taraftan hırpalanmasının idrakına sahip bulunan, 1919-1920-1923 tarihlerinin müstesna anlam ve yüce değerlerini içinde taşıyan, bu yüce değerleri çökertmek-yıkmak-ortadan kaldırmak-millet yerine ümmet anlayışını hakim kılmak-çağdaş hukukun evrensel ve milli değerleri yerine şeriat hukukunu hakim kılmak isteyen anlayışları çok iyi tanıyan ve bu anlayışlara karşı göğsünü siper edecek sağduyu sahibi bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
İnancı, ırkı, dili, ailesi, aşireti, kökeni, cinsiyeti, rengi, kültürü yaşadığı bölgesi ne olursa olsun Türk Milleti’ni oluşturan bütün insanlarımızın her alanda tam bir eşitlik içinde, kardeşçe yaşamayı içine sindirmiş bireyler olarak bir millet oluşturmuş olduğunu beyninde ve yüreğinde her zaman duyan, bu durumu yaşantısının, tavır ve davranışlarının, söylemlerin her aşamasında gösterecek, alt-üst kimlik bölücülüğüne karşı uğraş verecek,  bizi birbirine vatandaşlık bağıyla bağlayan “Türk kimliği”  gerçeğini  özümsemiş bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Atatürk’ün “Milli Kurtuluş Destanı” ile yarattığı Türkiye Cumhuriyeti’nin medeniyet tarlalarını zehirli sahte çiçeklerin, ayrık otlarının sarmakta olduğunu ve bu durumun Türk Devleti’ni ve Milletini boğacağını, yok edeceğini gören ve tehlikenin farkında olan, “Bağımsızlık ve Milli Egemenlik “ diye haykıran meydanlardaki seslerle beslenen, ülkemizin her tarafının işgal altına alınmaya çalışıldığını yüreğinde duyan, ülkemizde söz sahibi olanların gaflet, delalet ve hatta hıyanet içine düştüklerini görerek-bilerek  milli tavrını ortaya koyacak bir siyaset admı ya da lider arıyor,
Türkiye Cumhuriyeti’nin her tarafından tehdit edildiğini, içinden vurulmaya çalışıldığını, sağımızda-solumuzda, arkamızda-önümüzde, içimizde-dışımızda bizi bölmek ve ülkemi parçalamak için müthiş örgütlenmelerin olduğunu, bu örgütlerin iplerinin bölücülerin ve bölücüleri destekleyen siyasi partilerin ellerinde olduğunu, Soras-Cemaatçiler-Ermeniler ve benzer ittifakların laik ve demokratik Cumhuriyetimize karşı ittifak içinde olduğunu gören, bunun için siyaset arenasında cesurca yer  alacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Ülkemizde, Türk kadınını, kızlarını laik ve demokratik, ortamdan uzaklaştırıp özgürlüğünü kısıtlayan, kadına karşı şiddeti uygulamaktan çekinmeyen, kadının insanlık hakkını ihlal eden, kadını ikincilleştiren, kadınları ve hatta küçük yaştaki kızları cinsel obje olarak görüp kılıf-kıyafetiyle kafes arkasına hapseden, kadını, eşitlik ve bireysel özgürlüğünden mahrum bırakan, kadın bedeni üzerinde siyaset yapan, laiklik olmadan Türk kadınını özgür olmayacağı aydınlık görüş ve düşüncesinin kadınlarımıza ve kızlarımıza verilmesini önleyen, engelleyen karanlık ve mağara dönemi anlayışını yıkmak için kavga verecek, yüreğini ortaya koyacak, bu konuda hiç ama hiç çekinmeden haykıracak bir siyaset  adamı ya da lider arıyor,
Muhafazakârlık maskesi altında her türlü devlet ihalesinden aslan payını alacak, yabancı yatırımcı firmalar adına iş takibi yapacak ve gizli ortaklıklar kurarak ülkemi soyacak ve soyduracak, su başlarına kendi  mutemet adamlarını yerleştirecek ve bunlar eliyle her türlü soygunu kılıfına uydurarak gerçekleştirecek, servetini dış bankalarda saklayacak, ikbale doymayan dünya malına düşkün, aşırı derecede hırslı, menfaatleri ve ideolojileri için Türkiye’yi soymak ve sömürmek isteyen yabancı şirklerin, devletlerin elinde oyuncak olmuş ve olacak zihniyeti çok iyi teşhis edip siyasi mücadele verecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
“Temelinde yüksek Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü” harcı bulunan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kanla-irfanla kurulduğunu hiçbir zaman aklından çıkarmayan, “Ey oğul, insanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışını prensip edinen, devlet ve millet bütünleşmesi olduğu zaman Türkiye’nin harikalar yaratacağına inanan, ancak milli bilinçten yoksun-zayıf karakterli-ümmet anlayışıyla kafası dolmuş beyinleri ve mideleri dış güçlerce kiralanmış kişilerin yönetiminde Türkiye’nin toplumsal, siyasal, ekonomik ve milli birlik alanlarında derin acılarla karşılaşacağını gören, anlayan, algılayan bir siyaset adamı ya da lider  arıyor,
Türk Milleti’nin inanç değerlerini bozup, emperyalizmin hâkimiyet stratejisini daha geniş çapta rahat bir şekilde ülkemiz üzerinde uygulaması için geliştirilen “Ilımlı İslam” safsatasının hâkim kılınmasına çalışanlara, sahte İslamcıların marifetiyle teslimiyetçi bir toplum yaratılmasına uğraşan karanlık ve art düşünce sahiplerinin bu uğraşlarına “Dur” diyecek siyasi  mücadeleyi ortaya koyacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Türkiye’nin Avrupa Birliğine girme sürecini, ülkemizin egemenliğini ortadan kaldıracak, milli birlik ve bütünlüğümüzü bozacak, ülke ekonomisini borç batağına sokacak, üniter-ulus devlet yapımızı sarsacak, ülkemizde olmayan etnik azınlıklar yaratacak, laik demokrasimizi, sulandıracak, milli ordumuzun Atatürkçü ruhla yoğrulmuş dokusunu bozacak, Atatürk ilke ve inkılâplarını gönüllerde ve beyinlerde silecek bir anlayışla götürmeye çalışan kafalara karşı güçlü ve inandırıcı bir tavır  ortaya koyacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Uluslararası Para Fonu’nun borçlandırmaları, yabancılara toprak satışlar, özelleştirmeler, bankaların yabancı sermayenin emrine verilmesi gibi tuzakları bozacak, milli ve dini kimliğimizi zedeleyecek, bayrak-vatan-bağımsızlık-devlet ve millet bağlılığı-Türklük ruhu ve duygusu gibi yüksek değerleri önce yozlaştırmak, sonra çürütmek isteyen iç ve dış satılmış güçlerin bu çirkin oyunlarını kursaklarında bırakacak, insanlarımızı yolsuzluk-yolsuzluk-yanlışlarla dolu ekonomik politikalar-işsizlik-ahlaki değerlerin çürütülmesi gibi durumlarla karşı karşı bırakıp sosyal devleti katledecek zihniyeti mahkûm ettirecek bir siyaset adamı ya  da lider arıyor,
Kendi geleceği için toplumda ikilik yaratan, insanlarımız arasında gerilimi tırmandıran, Çanakkale gibi kutsal bir anma törenini “dinciler-laikler”  diye ayırtan, bir yıldan beri İslamı özümsemiş Türkiye’yi, sanki İslamı yeni keşfediyormuş gibi kamplara ayıran, yüzyıllarca yıl birlikte yaşamış insanlarımızın dini ve etnik kimliklerini tahrik ederek birbirine  düşüren, ülkemizi etnik ve dini kimlikleri ön plana çıkararak parçalamaya ve insanlarımızı bölmeye uğraşan, insanlarımızın yaşam tarzlarını kamplaştıran ve giyim-kuşamından dolayı birbirinden nefret eder hale getiren, siyaseti adeta “cihat” anlayışıyla yapmaya gayret eden zihniyetlere karşı ahlaklı-dürüst-inandırıcı-birleştirici-kucaklayıcı siyaset yapacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Genç bir nüfusa sahip olan ülkemizde gençliğe rehber olabilecek, ideallerini yükseltebilecek, doğru yönlendirmelerde toplumsal duyarlılıkları artırabilecek şekilde görev sorumluluklarını hissedebilecek bir gençliğin yetişmesi, kültür açlığı içerisindeki gençliği dikkatli ve  özenle seçilmiş programlarla yetiştirilmesi, gençliğe sağlam bir karakter eğitimin verilmesi hususlarını ön planda ele alacak anlayışı hâkim kılacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Günümüzde sosyal dayanışma, hoşgörü, vefa gibi milli özelliklerimizin zayıflatılmasına, ahlaki ve insani değerlerimizin yozlaşmasına, bunların önem ve değerlerinin göz ardı edilmesine izin vermeyecek, toplumsal sorumluluğa sahip bireylerin yetişmesine özen gösterecek, sosyal-kültürel değerlere, geleneklere dört elle sarılacak, bireyselciliği bırakıp dayanışmayı benimseyecek bir anlayışı ortaya koyarak sağlıklı bir toplum oluşturmasına yüksek değer afedecek, geleneklerimizi, modern dünyanın  ihtiyaçlarına cevap verecek ve ahlaki yozlaşmayı önleyecek şekilde değerlendirilmesini sağlayacak bir anlayışla siyaset üretecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Yüreğinde Atatürk sevgisi, yurt sevgisi, Allah sevgisi, Allah korkusu olan, dinimizin yüce değerlerine inanan, ama dinimizin yobazların elinde tahrip edildiği biçimine “Hayır” diyen, dinimizi oy avcılığı için-mevkii makam için-ticaret için sömüren bezirgânlara karşı dik duran bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Yatırımları artıracak,  işsizlere iş, aşsızlara aş, eğitimsizlere eğitim, sağlıksızlara sağlık, sosyal güvenceden yoksun olanlara sosyal güvence sağlayacak, devletin gelir ve giderleri arasında denge kuracak, israfın haram olduğunu bilecek, ithalat ve ihracat dengelemesini sağlayacak, uluslararası ilişkilerde-platformlarda Türkiye’nin güçlü  sesini ve etkisini hissettirecek, teslimiyetçi anlayışa “hayır” diyecek, ABD’nin ve AB’nin komiserlerinin emir ve direktiflerine boyun eğmeyecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Ülkemizde, dış güçler ve onların ülke içindeki işbirlikçileri elele vererek etnik, dinsel, kültürel ve sosyal her türlü kirliliği yaratmak için hız verdikleri uğraşlarına, her türlü  provokatif yolu deneyerek olayları körükleyenlere, birlik ve beraberliğimizi- kardeşliğimizi-milli dayanışmamızı gölgelemek için çaba sarfedenlere, devlet-millet- bayrak-Atatürk-laiklik-din-dil-kavramlarının içini boşaltmaya yeltenenlere karşı ağır lığını hissettirecek, keskin tavrını ortaya koyacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
İçimizde oluşan bir tür “ahlasızlık mozayiği” dürüst ve namuslu vatandaşımızı, ne yazık ki çaresizlik içine sürüklemiş olduğunu gören, dürüst insanların mevcut sistemin çarkları arasında ezilip bir şey yapamadıklarını tesbit eden, ancak bölmeden-parçalamadan-kırıp dökmeden-dost ve kardeşçe bir anlayış içinde, ama kararlı bir  biçimde insanlarımızın derdine derman olacak, çare bulacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk askerinin başına çuval geçirenleri, Türkiye’yi parçalanmış gösteren haritaları basıp dağıtanları, ülkenin çocuklarını Hristiyanlaştırmak için çalışan misyonerleri destekleyenleri, bölücü örgüt PKK’ya destek sağlayanları, Ermenileri aleyhimize kışkırtanları, yapay ve sözde Ermeni soykırımını hep gündemde tutmaya çalışanları, Kuzey Kıbrısı hala ekonomik ablaka altında tutanları, Kuzey Kıbrıs ta Türk askerlerinin çekilmesini dayatanları, güya İnsan Hakları ve demokrasi adına TCK 301.maddesini değiştirip “Türklüğe” küfürü  serbest bıraktıranları, Türk Devleti’ni ve Milleti’ni ”katil” iftirasıyla karalamaya çalışan bilmem kime “Nobel” ödülü verenleri, “Atatürk dönemi bitti, resimlerini kaldırın” diyenleri, Kerkük ve Musul da Türk nüfusunu ve mallarını yok edenleri, İstanbul’a “Kostantinapolis” Trabzon’a “Pontus”, İzmir’e “Smyra “ diyenleri çok iyi teşhis ve tesbit edecek, yeri ve zamanı geldiğinde bunlardan hesap soracak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Halkıyla içiçe yaşayan, onlardan kopmayan, insan değerini bilen, kendine güvenen, alçak gönüllü, halkına yol gösteren, fedakar ve sözünün eri olan, kalbindekilerini diline döken, hedef belirleyip koyabilen, ülkesi uğruna canından ve özgürlüğünden vazgeçebilen, doğru ve yanlışı ayırt edebilen, halkıyla iletişim kurabilen, geçmişi unutmayıp ileriyi gösterebilen, milletin kalbini kırmadan kazanabilen, kendisini milletin hizmetkarı kabul eden, sevgi-sabır-hoşgörü gibi değerleri kalbinde taşıyan, siyasal-sosyal-ekonomik yönden dışa bağımlılığı reddeden, koltuk sevdalısı olmayan, halka yakın olan, adil davranabilen, iyiliği-güzelliği-hakkaniyeti içinde yaşatabilen, kendine inanan insanları unutmayan, halkın gündeminden haberdar olan, halkın yaşam biçimine yakın bir yapıda olan, halkın her bir tabakasındaki insanlara hitap edebilen, umutsuzluğa kapılmayan, menfaat peşinde koşmayan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Geniş halk kitlelerinin ekonomik, sosyal ve siyasal hayattan dışlanmasını, geri plana atılmasını kabul etmeyen, zengin ve yoksullar arasındaki yaşam standardı makasının fazla açılması sonucunda toplumsal kutuplaşmanın ve umutsuzluk duygusunun yaygınlaşmasının ortaya çıkacağını öngören ve bu durumlarda neler yapılması gerektiğini  düşünecek, dar gelirden ve fakir-fukaradan alınan vergilerle bankaları ve özel işletmeleri kurtaran anlayışı ve zihniyeti tasfiye edecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Laik ve demokratik Türkiye, aydınlık Türkiye, çocuklarımızın gelecekteki çağdaş Türkiyesi için yüreği çırpınıp duran, kuvayi milliye- misakı milli ile kalbi ve beyni beslenmiş, hurafeye-medreseye-kadıya-şeyh-mürit anlayışına aydınlık bir tavırla karşı koyacak bir siyaset admı ya da lider arıyor,
Hepimizin huzurlu ve mutlu yaşamak istediğimiz bu güzel ülkemizde kapkaçın-soygunların-gasp olaylarının-tehdit ve şantajın- cinayetlerin, aile içi şiddetin-kan davalarının-ırz ve namusa tasallutun ürkütücü boyutlara varmaması için en keskin tedbirlerin alınması hususunda tereddüt etmeyecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Sürekli kimlik ve kişilik değiştirerek maskeli siyaset yapmayacak, ya olduğu gibi görünecek ya da göründüğü gibi olacak, karanlığa karşı hep aydınlığı savunacak, inkârcı olmayacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türkiye’nin lider olma vizyonunu geliştirecek adımları atabilen, ortaya çıkacak problemlere kalıcı-etkili ve güçlü çözümler üretebilen, irade-güç ve kararlılık gösterebilen, önüne çıkacak engelleri nasıl aşacağı hesabını yapabilen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Modern, etkili, yaratıcı, gelişmeyi-kalkınmayı motive eden, değişimleri fırsata-krizleri çözüme dönüştüren, gelişmenin-büyümenin önündeki engelleri gerçek ulusalcı ruhla ve dayanışma içerisinde kaldırabilen, üretmeye-gelişmeye karşı olan dirençleri yok edebilen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Olayları, gelişmeleri çok dikkatli bir şekilde, tarihi tecrübe ışığında takip eden, dünyadaki değişmeleri-gelişmeleri izleyen, bunları Türkiye ‘ye ve Türk Milleti’ne olabilecek etkilerini enine boyuna değerlendirebilen, sonuçları milletiyle paylaşabilen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Ülkemizin yeraltı-yerüstü zenginliklerini yabancılara peşkeş çekmeyecek, çekenlere hesap soracak, tapu kanunlarını değiştirip  topraklarımızı elimizden çıkartan zihniyeti cezalandıracak, İmar Yasası’nda yapılan değişiklikle her semtimizde ve birçok apartmanda kilise evi açılmasına imkân tanıyan iradeye hesap soracak, Türkiye’nin 36 etnik gruba mensup olduğunu söyleyen ağızları susturacak, ormanlarımızı ve deniz kıyılarımızı talan ettiren güce “Dur” diyecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
            Türkiye’nin bir tehlike çemberinde olduğunu ve bu nedenle güçlü olmamız gerektiği şuuruna sahip, güçlü olmak için de birlik ve huzur içinde olmamız gerektiğini bilen, gözlerimizin gaflet perdesiyle kapatılmamasına dikkat edilmesi hususunu aklından çıkarmayan, uyanması gerekenleri uyandırmanın yollarını arayan, ülkeyi zıtlaşarak-bölerek-inatlaşarak içinden çıkılmaz hale sokan ve siyasi kaosa sürükleyen zihniyete karşı kararlı tavrını ortaya koyan, diyalogu reddeden-uzlaşma kapılarını kapatan, benim dediğim, benim yaptığım doğrudur saplantısı içinde olanlara karşı pozitif bir anlayış ve düşünceyi sergileyen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Cumhuriyet’in temel ilke ve inkılâplarına sözde değil özde bağlı olan, dürüst ve ilkeli bit tutum sergileyen, hiçbir çıkar çevresiyle-hiçbir güç  merkeziyle al külah ver külah durumunda olmayan, dürüstlüğü ve doğruluğu sembol seçen, laik ve demokratik Cumhuriyeti önce “ Ilımlı İslam “ , sonra “ Radikal İslama”  dönüştürmek isteyenlere karşı göğsünü siper eden, bir tarikatlar Cumhuriyeti’nin kurulmasına doğru yönelen ayakları durduracak bir iradeye sahip bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Elini şakağına koyup kendisini sorgulayan, özeleştiri yapabilen, toplum için yüklendiği sorumluluğun bilincinde olan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Namusun kaybolduğu yerde onurun-toplumsal sorumluluğun-dürüstlüğün-erdemliliğin-ahlaki her türlü üstün değer yargılarının kaybolacağının bilincinde olan, bu nedenle üstün meziyet ve üstün değerlerin kaybolmaması için çalışan, elinden gelen gayreti gösteren bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Cumhuriyet’in numaralandırılmasına, din ve dindarlığın birilerinin tekelindeymiş gibi algılanmasına, Atatürk’ün unutturulmaya çalışılmasına, “ millet”  anlayışı yerine “ümmet” anlayışının hâkim kılınmasına karşı aydınlık ve berrak görüş ve düşüncelerini yüksek sesle dile getiren bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Ülkemizin karşı karşıya kaldığı beka sorununu-sosyolojik parçalanma sorunu-stratejik çözülme ve siyasal dağılma sorunu-milli güvenlik ve asayiş sorunu karşısında duyduğu endişelerini,  milli mensubiyet ve Cumhuriyet kaygısını yüreklice ve vatan sevgisinden aldığı güçle yüksek sesle haykıran, dile getiren bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
“ Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ” nden yana olanlarla “ dini inançları doğrultusunda yaşamak isteyenler” diye ikiye ayrılan halkımızı barıştıracak ve bir çizgide toparlayacak, ayrılan ticarethaneler, oteller, lokantalar, kullanılan markalar, gezilen parklar, yaşanılan semtler, gezilen sahiller, okunan kitaplar, gazeteler, televizyonlar, marketler, bakkallar, bankalar, plajlar, tiyatrolar, oynanan eserler, sanatçılar, düğün salonları, hastaneler, doktorlar, hemşireler, otobüs firmaları, okullar, dershaneler anlayışını ortadan kaldıracak, bir ve beraber bir toplum şuuru yaratacak  bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Devlete, millete, Cumhuriyet rejimine ideolojik saldırıda bulunanlara, devleti dönüştürme-yok etme-kalıba dökme çabası içerisinde olanlara “Ne mutlu Türk’üm diyene!...” sözünden rahatsızlık duyanlara, kendi karanlık-lekeli-bölücü-çarpık ideolojilerini halka pazarlamaya çalışanlara karşı her türlü üstün cesareti ve onurluluğu ortaya koyacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Günlük hayatımızda ideolojilerin bulaşmadığı, Atatürk’ün gösterdiği  çağdaş medeniyet hedefine ilerlendiği, karanlığa karşı keskin tavrın konulduğu, aydınlığa yüzlerin çevrildiği, nemelazımcı anlayışın kovulduğu, “ eline-beline-diline “ anlayışına sadakatle bağlı kalındığı, Türk gençliğinin ve Türk kadınının en çağdaş ve milli değerlerle donatıldığı bir Türkiye’yi rüyalarında görüp uyandığında gerçeğe dönüştürme projelerini yapıp hayata geçirecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Atatürk’ün fikir ve görüşlerine sadık kalmayıp, yabancıların himmetine sığınanlara, Atatürk’ü, halka ve körpe dimağlara “Deccal “ diye anlatanlara, “Türk müsün, Müslüman mısın” diye soru yöneltip, milli şuuru yok etmeye çalışanlara, haksız ve gayri meşru kazanç elde eden ve devlete vergi vermeyenlere, devletin malını ve gelirlerini hor kullanan, zimmetine geçiren ve peşkeş çekenlere, milli kültürüne yabancı olup, halkını tanımayanlara, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sevmeyenlere,  laik ve  çağdaş eğitim sistemimizi yıkmaya çalışanlara karşı yüreğini, beynini ve iradesini ortaya koyacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Laik Cumhuriyet’in taşıyıcı kolanlarına hergün yapılan saldırıları önleyecek, Ordumuzu ve yargımızı hırpalamayı alışkanlık haline getirenlere “Dur…” diyecek “Ben Türküm..” deyince, bize “ırkçı” damgasını vuran dilleri susturacak, şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış vatan toraklarımızda domuzların otlatılmasına müsaade etmeyecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Ülkemizi laiklikten koparmaya, ordumuzu zayıflatmaya, ülkemizi din-mezhep-etnik kimlik kavgalarına sürüklemeye, basını susturmaya, yargıyı etkisizleştirmeye, eğitim kurumlarını yozlaştırmaya ve millikten uzaklaştırmaya, dini siyasallaştırmaya, laik ve demokratik Cumhuriyet’in yerine “İslam Cumhuriyeti”ni getirmeye uğraşan köhne ve karanlık zihniyete karşı yürekli mücadele verecek bir siyaset adamı ya lider arıyor,
“Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden kolay kazançlar peşinden koşan devletler; önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonra da İstiklallerini kaybetmeye mahkûmdurlar.” diyen yüce Atatürk’ün bu veciz sözünü küpe gibi kulağında tutan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
İnsanlarımızın kaybolmuş güvenlerini-mutluluklarını-sevgi ve saygılarını-geleceğe güvenle bakma özlemlerini-devletine inanma ve güvenme duygularını-kaybolmuş gülümsemelerini-hırpalanmış yaşamsal düşüncelerini geri getirecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Doğruları duyuracak, ülkemizin iç ve dış politikalarında vahim yanlışları ortaya koyacak ve bu yanlışları nasıl düzelteceğinin reçetesini  verecek, gerekli mekanizmaların nasıl harekete geçirileceğini işaret edecek, dış güçlerin Türkiye’yi küstahça tehdit etmelerine karşı milletin hissiyatına tercüman olacak, milletin sesi olmayı şeref ve namus borcu bilecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Ülkemizin kurumlarına, kuruluşlarına, değerlerine, insanlarına, toprağına, kültürüne, tarihine, hiçbir kişiye – aileye-zümreye ve sınıfa değil milletin tüm fertlerine sahip çıkacak, zihinlerin yabancılaşmasını önleyecek, Türkiye’yi sivil örümceğin ağına düşürmeyecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Ülkemizde dış güçlerin buyrukları ile içerikleri onlar tarafından belirlenen yasaların çıkarılmasına, yürürlükteki yasaların dış güçlerin baskasıyla değiştirilmesine, dış güçlerden icazet alınarak şurdan şuraya adım atılmasına, ülkemizde milli irade yerine gayrimilli iradenin geçerli olması haline karşı varlık sebebi olduğunu ortaya koyan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
“Ben yoksam, partide yok” anlayışını benimsemeyen, hizmette rekabet ve yarış yerine rakibini kötüleme, yönetimi suçlama anlayışıyla şekillenmiş politika kimliğini benimsemeyen, kayıt dışı siyaset anlayışını reddeden, halkı kandırmayan ve popülist politika yöntemlerini kabullenmeyen, çağdaş ve batı uygarlığına dönük-laik-ciddi-güvenilir-dürüst-özel ve siyasi ilişkilerinde açık ve şeffaf olan, bir grubun ve bir ideolojinin veya sektörün adamı veya dışa bağımlı ve dış kurumların misyoneri olmayan, yapacaklarını kaynaklarını da göstererek bir proje  çerçevesinde sunan, kalkınmanın ve modernleşmenin reçetelerini bulup ortaya konan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Kolay işlerin adamı olmayan, zor işlerin altına elini koyan, insanlara mutluluk ve verimlilik sunabilen, insanları mutsuz ve yabancılaştırmayan, halk adına ve halk için çıktığı yoldan emin ve güvenilir adımlarla yürüyen, aklı-ilmi-idraki-sevgiyi- saygıyı- her girişiminde yanında taşıyan,  “İnsan yaratılmışların en şereflisidir.” düsturuyla hareket edip, her dilden-her  dinden-her renkten-her ırktan-insanı kucaklayan, barışın-hoşgörünün- sevginin-kardeşliğin- dürüst ahlakın güzelliklerini hep yanında taşıyan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Alnında, bırakın lekeyi-lekenin izi olmayan, hiçbir şaibeye adı karışmamış, devleti hortumlamamış, ihale kovalamamış, komisyonla iş yapmamış, türbana takılıp kalmamış, oruç tutmayanları sorgulama densizliğine düşmemiş, şalvar giyip cinliğe, üfürükçülüğe soyunmamış, tarikat kıskacına düşmemiş, cemaat holdinglerinde görev almamış ve buralara girmeyi düşünmemiş, kimsenin dinini, inancını, kılık kıyafetini, namaz kılıp kılmamasını, hukukun saygılı olmak şartıyla kimin türbanlı olup olmadığını sorgulamamış bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Kökten dinci, bağnaz, cahil, ilkel, gerçek İslam’dan uzak ham sofuların diğer insanlar üzerinde kurmak istedikleri mahalle baskısını ve görüntülerini silip atacak, laiklik ve demokrasinin DNA’mıza işlemiş  olduğunun bilincinde olan, çağdaş Türk insanının Atatürk Cumhuriyeti’nin eseri olduğu inancını yüreğinde ve beyninde yaşatan, ülkemizdeki Kürt-Türk etnik ayrımcılığın kışkırtanlara ve ülkemizdeki dindarlar ile laik kesim arasında “ dinciler ve dinsizler” diye düşmanlık yaratanlara hayat hakkı tanımayan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Statükocu olmayan, yani Türkiye’yi ABD’nin ve AB‘nin gözetimi altına sokmayan, IMF ve Dünya Bankası’nın emirleri doğrultusunda hareket etmeyen, küresel-liberal ve emperyalist kapitalizmin hizmetinde olmayan bir düşüncenin Türkiye’nin kaderine hakim olması için üstün çabalar ve gayretler içinde olan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türkiye’de var olan kültür farklılıklarına saygıyı ve kültür zenginliklerine olan hoşgörülü bakışı istismar ve suistimal ederek yapay ayrılıklar yaratma çabası içinde olan yaklaşımlara prim vermeyecek, milli kültürümüzün zayıflatılmasına müsaade etmeyecek, ortak milli kültür değerlerimizi koruyacak ülkü ve hedefe sahip bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Milli kültüre önem veren ve vatanseverlik duygularını kapsayan, bireylerin kendi kimliğini mensup olduğu millete göre tanımlaması ve millete duyulan bağlılık ve sadakatin önceliğine duyulan inancın ifadesi olan, hiçbir millete zarar vermeyen, yayılmacılığı reddeden, milli devleti  geliştirmeye yönelik olan, birleştirici ve bütünleyici millet gerçeğine bağlı, milli kimlik bilincini geliştiren, ümmetçiliği reddeden, laik bir milliyetçilik olan “Atatürk Milliyetçiliği” ne bağlı bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Cumhuriyet’in temel nitelikleri olan demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti ilkelerine sahip çıkma şuurunda olan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin temel unsurlarını oluşturan milli devlet, üniter devlet  ve laik devlete yönelik tehdit ve risklerin bilincinde olarak hareket eden, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin temeli olan Türkiye Devleti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün korunmasının temel amaçları olduğu gerçeğini vücudunun her zerresinde hisseden bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Atatürk’ün milli devlet anlayışını dinsel ve etnik temellere bağlı olmadığını, O’nun inkılâbının ümmet toplumundan laik milli devlete dönüşüm olduğunu, bu nedenle laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan bütün değerlerin temel taşı olduğunu, laikliğin milli devletin,  millet bütünlüğünün ve kaynaşmasının olmazsa olmaz şartı olduğunu  özümsemiş, bu ruhla donatılmış bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türklük ve Cumhuriyet değerleri ile anayasal kurumları aşağılamak ve hakaret etmek suç olmaktan çıkartılırsa Türkiye’nin önünün açılacağını, düşünce özgürlüğünün yolunun yüksek değerlerimize sövmekten ve aşağılamaktan geçeceğini, Türkiye’de demokrasinin ancak bu şekilde tam olarak yerleşeceğini söyleyen ve bu söylemlerinden de karanlık başarılarına ulaşan sefillere, vatansızlara  karşı yüreğiyle ve beyniyle dik duracak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Demokrasiyi yobazların elinde oyuncak yapan çapsız politikacıları siyaset sahnesinden silecek, bölücü ve irticai kesimlere ödün vererek siyaset yapan hokkabazlara “Dur” diyecek, irticaya, bölücülüğe ve talana prim vermeyen siyaset anlayışını topluma kazandıracak, rejimle oynamayan ve ülkeyi sosyal hukuk devleti anlayışıyla yönetecek kişileri siyaset alanına getirip topluma kazandıracak, ülkenin hiçbir yerinde yobaz dayatmalara izin vermeyecek, devlet kurumlarında insanlara oruç ve namaz baskısı yaptırmayacak, yurdun her yanında sosyal yaşama müdahale ettirmeyecek, ibadet ve iftarları çadır ve sokak şovlarına dönüştürmeyecek, “Sen oruç yiyorsun in aşağı … Burası Müslüman   otobüsü..”diyen karanlık zihniyete “Dur”diyecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Farklı görüşteki bir yazarı ülkeyi terk etmeye davet eden, Anayasa taslağı konusunda görüş bildiren rektörlere “işinize bakın” diyen, röportaj yaptığı spikerin etek boyunu eleştiren, ihale almak için, iş adamlarının eşlerinin örtünmeleri şartını koşan zihniyetleri şiddetle reddeden ve bu  zihniyetlere karşı kararlı bir biçimde mücadele eden bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Türkiye’yi sahipsiz zannederek, meydanı boş bulma hayaline kapılan Saros’un çocuklarına, Cumhuriyeti numaralandıran ikinci Cumhuriyetçi döneklerine, bölücü ve geriçi tüm çevrelere, Anayasamızın temel hükümlerini doğrudan ya da dolaylı değiştirmek isteyenlere karşı en keskin mücadeleyi verecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Gerçekleri yalanlarla harmanlayanları, “Ilımlı İslam “ denilen dış güdümlü İslami devlet modelini Türkiye’ye ısrarla girdirmeye çalışanları, Hikmetyar-Yasin El Kadı gibi küresel teröre destek vermekle suçlanan kişilerle ilişki içinde olanları, ülkemizi dışa bağımlı hale getirmekten  çekinmeyen güdümlü İslamcıları, mandacı solcuları, midesi dış destekle yıkanmış yeni liberalleri çok iyi teşhis edip kamuoyuna deşifre eden bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Siyasal İslamın sınırları arasında hareket eden, din eksenli vakıflar-dernekler-sivil toplum örgütleri kuran, yeşil sermayenin finansörlüğünü yapan, ABD, AB ve Suudi Arabistan şarkısını söyleyen zihniyetle mücadele etmeyi Türk Milleti adına namus ve şeref borcu bilen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Bölücü örgüte “siyasallaştırma” çağrısı yapanları, “düz ovada siyaset” söyleminde bulunanları, “ulemaya danışılsın” anlayışını dillendirenleri, illegal örgütleri legal hale getirme gayretinde olanları, Ermeni diyasparasıyla mücadele etmeyi geri plana atanları, “Silahı bırakın, meclis çatısı altında siyaset yapın” diyenleri, bölücü siyasetin silahtan daha tehlikeli olduğunun idrakında olmayanları bütün  çirkinlikleriyle halka tanıtacak ve gösterecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
“Yeşil Kuşak” projesinin yerine “Ilımlı İslam” kavramını koyarak İslamlaştırılmış ülkeye eliyle bu kavramını koyarak İslamlaştırılmış ülkeler eliyle bu ülkelerdeki enerji kaynaklarını ve küresel ticaretin stratejik noktalarını denetim altına almak için kollarını sıvamış küresel sermaye baronlarının İslamlaştırma- dinselleştirme politikalarını ters yüz edecek, Ilımlı İslam ile uyuşturulacak toplumların denetiminin tamamen küresel sermayenin eline verilmesi hıyaneti oyununu bozacak bir siyaset adamı ya  da lider arıyor,
Türkiye’yi kural dışı filli bir sömürge ülkesi haline getirmeye yol açanları, İMKB’de işlem gören hisse senetlerinin yüzde 70-75 ‘ni yabancıların eline verenleri, dünyanın verdiği faizin 3-4 misli reel faiz verilmesinin yolunu açanları, sanayimizin küresel rekabetini bitirenleri, KOBİ’leri yok olma sürecine sokanları, ihracatımızı ithalata endeksleyenleri, cari açığı 35-40 milyar dolara çıkaranları kamuoyuna deklere edecek ve yüzlerine tükürülecek hale sokacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Dolu dizgin giden dinciliğe ve bölücülüğe,  seçim galibiyetinin yarattığı şımarıklığa ve haddini aşmışlığa, aydın geçinen birçok kişinin yalakalığına, bilim adamlığı unvanını almış kimi hocaların iktidar dalkavukluğuna “Dur” diyecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
İnsanlarımızın başörtüsüyle sorunun olmadığını, sorunun dinciliğin simgesi olan “türban” ile olduğunu, dindarla değil dincilerle sorununun olduğunu, Kürtlerle sorunun olmayıp ve hiçbir zamanda olmayacağı, ancak Kürtçülük de dahil, her türlü ırkçılıkla, kafatasçılıkla olduğu hususlarını tüm halkımızın özümseyeceği açıklık ve berraklıkta anlatacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Yeni Anayasa hazırlıkları yapılırken dikkat edilmesi gereken hususları kamuoyunun dikkatine sunacak, bu hususların Türkiye Cumhuriyeti’nin varlık nedeni, olmazsa olmazları olduğunu ortaya koyacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor.Bu aranan siyaset adamı ya da lider şu hususlara dikkat edecek:
Yeni Anayasal düzenlemeler yapılırken; Yeni bir Cumhuriyet kuruluyor imajı ve havası verilmemelidir.
 Laiklik ilkesi asla tartışma konusu yapılmamalıdır.
Dil birliğine gölge düşürülmemelidir.
Eğitim birliği tartışmaya açılmamalıdır.
Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili düzenlemelerle fazlaca oynanmamalıdır.
Yüksek Askeri Şuura kararları yargı denetimine açık tutulmamalıdır.
Milli Güvenlik Kurulu işlevsiz hale getirilmemelidir.
Yargının üzerine siyasetin gölgesi düşürülmemelidir.
Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere yüksek yargı organları politize edilmemelidir.
Cumhurbaşkanı’nın önemli görevleri yürütme organına devredilmemelidir.
Bir siyasi düşüncenin hassasiyetleri ve politik hedefleri gözetilerek anayasal düzenlemeler yapılmamalıdır.
Cumhuriyet’in temel ilke ve inkılâplarını budayacak düzenlemelere yer verilmemelidir.
Anayasal düzenlemeler, devletimizin üniter yapısını ve milli birliğini zedeleyecek kapıları açmamalıdır.
Toplum, bu sayılan endişeler karşısında gür bir sesle haykıracak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Anayasamızın başlangıcındaki “Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği  esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçilinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karşılaştıramayacağı” ifadeleri rehber kabul ederek adım atacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor, 
Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu iç ve dış tehditlere, ülkenin hukuki-sosyal-ekenomik-kültürel ve siyasi alanlarda geçirdiği sarsıntılara, milli bütünlük ve beraberliğimizi tehdit eden her türlü bölücü ve yıkıcı akımlara,  dışardan gelebilecek her türlü tehdit ve politik baskılara karşı koyabilecek  milli bir ruhu yaratacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Üreten, çalışan, kimseye muhtaç olamadan kendi kendine yeterli olan, kalkınmak ve daima ileriye gitmek, coğrafi konumu ve jeopolitik önemi nedeniyle dünyanın güç merkezlerinden biri olan, kendi ihtiyaçlarını kendi üretecek bir konuma gelerek, tüketim toplumu değil üretim toplumu olmayı hedef seçen, pazar durumda olmayan açlığı ve işsizliği gidermiş olan, gelir paylaşımı adaletli olan, ekonomik bağımsızlığını elde etmiş bulunan, arsızlıkların ve yolsuzlukların hesabının sorulduğu günlere  kavuşan bir Türkiye projesiyle halkın karşısına çıkacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Devletin temel ve ana direkleri olan Cumhuriyetimizin kalbi sayılan ilke ve inkılâpların korunduğu, devlet ve birey hakları dengesinin gözetildiği, demokrasinin evrensel ilkelerine uygun anayasal düzenlemelerin yapıldığı, laik ve sosyal hukuk devleti şemsiyesi altında yetmiş milyonumuzun huzurlu ve mutlu bir biçimde toplandığı bir Türkiye’yi yaratacak Türkiye  sevdalısı olan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Ülkemizde, devlet kadrolarını kendi dünya görüşüne göre değil, bütün halkımızın “oh be” diyebileceği bir anlayışla şekillendiren, siyasi kadrolaşmayı ülke yönetiminin her noktasına nüfuz ettirmeye çalışmayan, aldığı oya güvenip şımarıklık göstermeyen ve toplumu cepheleştirmeyen, “Dün siz yaptınız, bugün de ben yapacağım” anlayışını hâkim kılmayan, rejimin temel ilkeleriyle rövanş alma arayışına girmeyen, gizli gündemi olmayan, devleti kendi ideolojik yörüngesine çekmeye çalışmayan bir  siyaset adamı ya da lider arıyor,
“Ne mutlu Türküm diyene…” ifadesini içine sindiremeyenlere, Türkiye ile hesaplaşma peşinde olanlara, milli gurur ve haysiyetimizin zedelenmesine fırsat verip yabancılara “Hayır “ diyemeyenlere, dıştan kumandalı-tavizci-teslimiyetçi politika izleyenlere, sözde Ermeni soykırımına çanak tutanlara, devletin en yüksek kurumlarının odalarında terör örgütü uzantılarını ağırlayanlara, Türkiye’nin ekonomik kaynaklarının özelleştirme adı altında yabancılaştıranlara, dışarıdan yapılan dayatmalarla ısmarlama, Atatürksüz ve Türksüz bir anayasa hazırlayanlara, yasaları dış güçlerin dayatmalarıyla onların arzularına uygun şekilde yeniden düzenleyenlere karşı keskin tavrını ve dik duruşunu ortaya koyacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor..,
AB’ye gireceğiz diye Türkiye’nin bağımsızlığını, egemenliğini, hukukunu, etnik ayrışmasını, ülkesi ve milletiyle bölünmez< bütünlüğünü gözardı eden yönetim anlayışına, AB’nin ihtiyaçlarına göre seksen beş yıllık Türkiye Cumhuriyeti’ni şekillendirmeye çalışanlara, bu anlayışlarla ülkemizin bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tehlikelere açık hale getirenlere milli bir duruşla karşı duracak bir siyaset adamı ya da  lider arıyor,
Türk Toplumu;
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” anlayışını bir tarafa bırakıp, Türk yargısı üzerinde son sözü başkalarına söyleten bir zihniyeti, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni dış güçlere bağımlı hale getirmeye çalışan anlayışı, Türkiye’yi vesayet altına sokmaya yeltenenleri, ülkemizdeki meşruiyet anlayışını yok edenleri halka teşhir edecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Çağdaş demokratik toplumlarda, hükümetleri izleyen, icraatlarını değerlendiren, eleştiri ve uyarılarda bulunmanın sivil toplumun temel işlevlerinden biri olduğunun bilincinde olan, buna siyasetçilerin tahammül göstermeleri gerektiğini söyleyen, çağdaş demokrasinin gereklerini benimsemiş ve özümsemiş bie siyaset adamı ya da lider arıyor,
Çağdaş bir toplum inşa etmenin gayreti içinde olan, bireysel özgürlüklerin gelişmesi için çalışan, demokratik siyasal işleyişin önündeki engelleri kaldırma azim ve iradesini ortaya koyan, laiklik prensibini zedelettirmeyen, bireysel özgürlükleri kullanırken devletin hırpalanmasını izin vermeyen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Atatürk ilkeleriyle barışık olmayan küreselci, aşırı liberal, aşırı sol, ikinci Cumhuriyetçi, bölücü, mevcut sistemle ve rejimle sıcak olmayan, çeşitli nedenlerle geçmişte kendi aleyhinde oluşmuş hadiselerden dolayı, laik ve demokratik Cumhuriyetimizden, mevcut rejim ve düzenden intikam almak isteyen sefil anlayışların intikam duygularını köreltecek, fikir ve düşüncelerinin yeşermesine imkan tanımayacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Atatürk ilkelerinin Türkiye’yi Türkiye yapan bir manzumeler dizisi olduğu bilincine sahip olan, askerlikten siyasete, eğitimden ekonomiye, sanattan spora kadar, Türkiye’nin her alanda hızla kalkınmasının, gelişmesinin, çağdaşlaşmasının önündeki engelleri kaldıran bu ilkelerin bir büyük demet aydınlık meşalesi olduğu bilincine erimiş bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Kurtuluş Destanımızın yazılmasının ve Cumhuriyetimizin kuruluş ruhu olan, en büyük Türk olan, en çağdaş milliyetçi olan, yurdu kurtarıp vatan yapan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran, bağımsızlığın - özgürlüğün - egemenliğin - insanlığın- barışın – dayanışmanın – ahlakın - adaletin ta kendisi olan, her türlü yüksek  değerlerimizin özeti ve simgesi haline gelen, laik ve demokratik Türkiye ile özdeşen,  “Seni sevmek milli ibadettir.” vecizesinin özü olan yüce kurtarıcı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunu, kutup yıldızını takip eder gibi takip eden bir siyaset adamı  ya da lider arıyor,
Ülkeyi “başörtüsü-demokrasi-laiklik” üçgenine kilitleyenleri, 1940’lara kadar esir ve mazlum milletlerin gözbebeği ve yol göstericisi olan Türkiye’yi bir “şamar oğlanı” durumuna düşürenleri, Türkiye’nin etrafını, “ölse de yesek” diye dualar eden akbabalarca çembere alınmaya çalışıldığını görmeyen ve buna fırsat veren ahmakları ve kirli düşünce sahiplerini, herkesin Türkiye’den bir şeyler ister hale getirilmesine yol açanları tanıyan, bilen ve buna göre karşı önlemler alan bir siyaset adamı ya da  lider arıyor,
Bütün ağababası ülkeler gelip Türkiye’ye “Kıbrıs’tan askerinizi çekin. Rumlara havaalanlarınızı ve limanlarınızı açın, sözde Ermeni soykırımını kabul edin Fener Patrikhanesi’ne ekümenlik hakkını, yani devlet içinde devlet olma hakkını verin, Alevilere, Kürtlere azınlık hakkını tanıyın.Ana dilde eğitimi serbest bırakın.GAP’ı, AB’ye devredin.Türk sularının kullanımında İsrailin söz hakkı olsun.Boğazlar uluslararası bir konsorsiyoma bırakılsın.” diyorsa ve bu isteklere karşı Türkiye’yi yönetenler kemküm ediyorsa, bu acı tabloyu yırtacak ve isteyenlerin yüzüne fırlatacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Medeniyetler buluşması, dinler arası diyalog, Büyük Orta Doğu Projesi Koordinatörlüğü, Türkiye’yi kapalı toplumdan açık topluma geçirme, küreselleşme, yabancı sermaye girişleri, sıcak paraya dayalı ekonomik politika, milli görüş ve adil  düzen gömleğini çıkarma, “artık değiştik” söylemleri gibi hıyanet-teslimiyetçilik-bölücülük-istilacılık-diz çöktürme-teslim alma-müstemleke haline getirme gibi anlamlar taşıyan söylemlere ve isteklere karşı yüreğini ve beynini ortaya koyacak,  mücadelesini başlatacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
İzmir kurtulmuş, Ankara’ya hareket için trene binerler ve kompartımana çekilirler.Ertesi gün yaveri, Atatürk’ün kompartımanının kapısını açar.Atatürk yorgun, bitkin bir halde kravatını yıkamaktadır.Yaveri, “Paşam bu ne hal, hiç uyumadınız heralde, niye böylesiniz?” der.Atatürk, “Çocuk kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz,kolumu yastık yaptım ağrıdı, setremi yastık yaptım üşüdüm, uyumadım kalktım.” der.Yaveri, “Aman Paşam, birimize haber verseydiniz.Hemen size yastık ile battaniye getirirdik.” der.Ve bir ülke kurtarmaktan dönen Komutan, tarihi bir cevap verir.”Geç farkettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz, hiçbirinize kıyamadım.Önemli olan benim uyumam değil, milletimizin rahat uyumasıdır.” diyen yüce Atamızın bu veciz hitabını rehber kabul eden bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Ankarayı ziyaret eden İngiltere Kraliçesi Elizabeth, uçaktan iner inmez ilk ziyaret ettiği yer Anıtkabirdir.Mozoleye çelenk koyuyor ve özel deftere, “Atatürk, modern tarihin en büyük şahsiyetlerinden biridir.O’na saygı göstermek benim için onurdur.” diye yazıyor.İngiliz Ordumuzun 20.yüzyılda aldığı tek büyük yenilginin sebebi olan,askerlerini denize dökmüş olan komutana saygı göstermenin kendisi için onur olduğunu bildiriyor.Bizim kendi nankörlerimiz, gaflet-dalalet ve hatta hıyanet içinde olanlarımız, böyle bir komutanlarına saygı duyacaklarına,aleyhinde olmadık yalanlar uyduruyorlar, internet siteleri hazırlıyorlar.İşte bu nankörlerin yüzüne tükürecek ve bu gibi karanlık ve çağdışı görüşlerin sahibi olanlara fırsat vermeyecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor.
Laik ve demokratik Cumhuriyete karşı olan ve İslam dinini koyu şeriat anlayışıyla sosyal hayatın her alanında yaşama geçirmek için çalışan İslamcılar, tarikatlar ve cemaatler kanaliyle kendi sanayilerini-piyasa ekonomilerini-kendi eğitim-öğretim kurumlarını-medya ve iletişim araçlarını-kendi yazılı ve görsel yayın organlarını-kendi meslek örgütlerini- kendi basım ve yayın evlerini-kendi reklam şirketlerini ve otellerini kurarak Türk siyasal hayatı’nı ele geçirmişlerdir.Her siyasi parti içinde en etkin yeri almışlardır.Programlarını büyük ölçüde gerçekleştirmişlerdir.Devlet kurumlarını büyük ölçüde ele geçirmişlerdir.İmam Hatip Okullarında, Kur’an Kurslarında,Camilerde ve Diyanet Başkanlığında organize olmuşlar ve buralarda hakimiyeti kurmuşlardır.Askeri gücümüzü pasivize ettikleri ve yargıyı ele geçirdikleri gün Devletin siyasal, sosyal ve kültürel yapısını değiştireceklerdir.Bu arzu ve emellerinin gerçekleşmesi için çeşitli partiler ve siyasetçileri kullanmayı çok iyi planlamışlardır.Toplum; bu planları bozacak, bu zihniyete fırsat vermeyecek, bunlara “Dur” diyecek, devleti ve milleti bunların elinden kurtaracak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
İlk defa, zam isteyen memur sendikalarına “IMF’yi ikna edin.” diyen- ilk dafa Bankalar Düzenleme ve Denetleme Kurulunun çıkardığı yönetmelikleri inceletmek için IMF’den denetçi talep eden-ilk defa ekonomiyi büyüttüm derken istihdamı yerinde saydıran-ilk defa cari açık verilirken döviz kurunu sürekli düşüren-ilk kez cari açığın üstüne borçlanma yapan- ilk defa kamunun kamuya olan borcunu piyasada borçlanarak ödeyen-ilk defa düşük faizli dış borcu yüksek fazili iç borçla ödeyen-ilk defa yabancı rantiyecilere vergi muafiyeti tanıyan-ilk defa Petrol Kanunu ile yabancılara 50 yıllık intiyaz veren-ilk defa iletişim sektörünün tamamını yabancıların kontrolüne veren-ilk defa bankaların pek çoğunu yabancılara satan-ilk defa zirayi kalkınmayı yok eden-ilk defa AB komiserine “Ben içişlerinize de karışırım.” sözünü dedirten siyaset anlayışını Türkiye’de, bir daha geri gelmemek üzere toprağa gömecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tasviyesini kanla değil, ama kansız bir şekilde tasviyesine, Türkiye’nin yogoslavyalaşmasına - Iraklaştırmasına adım adım götürülmesine-sahte ve takiyyeli demokrasi silahı ile Türkiye’nin vurulmasına-Türkiye’yi böl, parçala dişlilerin arasına atılmasına-Kürt kimliği ve kültürünün tanınmasına-Cumhuriyet’in niteliklerini belirleyen maddesinin yeniden formüle edilmesinin gündeme taşınmasına-Anayasamızın değiştirilemez maddelerinin kaldırılmasının gündeme getirilmesine-Atatürkçülüğün milliyetçilik ve laiklik ilkelerini sorun olarak görülmesinin tartışılmasına-Türk Milleti’nin uyduruk, zorlama ve yapay bir sorun olduğunun ortaya atılmasına, böyle bir milletin olmadığının söylenmesine zemin hazırlayan, alet olan siyasi anlayışlara “Dur” diyecek bir siyaset  adamı ya da lider arıyor,
Devlet kurumlarına idari korkutmanın sindiği, şüphe ve kaygının kamu çalışanları arasında arttığı, siyasi ve ekonomik alanda, toplumun sosyal dengesinin bozulduğu, toplumun sağduyusunun tahrip olduğu, ülkede herkesin birbirinden şüphe ettiği, kaygı duyar hale geldiği, devlet kurumları arasındaki uyumsuzluğun ve çekişmenin kaygı ve kuşkuları arttırdığı, devletin en yüksek kurumlarında görevli olan insanların  gizli gizli takip edildiği, telefonlarının dinlendiği, bu durumlarda sade vatandaşların daha da tedirgin olduğu, devleti yönetenlere güvenin kalmadığı bir ortamda ülkede huzur ve sükûneti sağlayacak, korkuları-endişeleri-şüphelenmeleri-kaygıları giderecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Anayasa Mahkemesiyle, Yargıtayla, Danıştayla, Genel Kurmay Başkanıyla, Üniversitelerle, özellikle Anamuhalefet Partisiyle, yandaş olmayan basın-yayın organları ve yazarlarıyla kavga etmeyecek devletin kurum ve kuruluşlarıyla ahenk içinde, uyum içinde olacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Partiler ve seçim yasalarının değiştirilmesinin kavgasını verecek, yüzde on seçim barajının kaldırılmasını ya da indirilmesini gündeme taşıyacak, Tevhid-i Tedrisat Kanunuyla oynamayacak, İmam Hatip Okullarını her zaman gündemde tutmayacak,  Milli Eğitim Bakanlığını ve Belediyeleri İslamcı politikaya alet etmeycek, PKK- Kuzey Irak-Kıbrıs-AB-ABD politikalarını şeffaf bir biçimde ortaya koyacak, çağdaş- demokratik-Cumhuriyetçi, eşitlikçi bir politika izleyecek bir siyaset adamı ya da lider  arıyor,
Düşüncesiyle, yaşam biçimiyle, ekonomik bilgisiyle, hukuka olan saygısıyla, hak ve özgürlüklere güç veren anlayışıyla, milli bağımsızlığımıza ve milli egemenliğimize karşı olan kesimlerin açık veya kamufle edilmiş düşünce ve eylemlerini etkisiz kılacak başarıyı gösterecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Milleti’ni uygar bir toplum haline getirmeyi, çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarmayı, yaşamda bilimi gerçek yol gösterici olarak görmeyi, hoşgörünün-birliğin ve beraberliğin vazgeçilmeziğini bilmeyi ilke edinmiş bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Cumhuriyeti ve kazanımlarını yeterince demokratik bulmayan, Atatürk’e saldırıyı ve eleştirmeyi fikirlerinin odak noktasına yerleştiren, Türk Milleti’nin milli kimliğini reddeden, inanç sömürüsü yaparak Cumhuriyete ve kazanımlarına açıkça savaş açan gericilere ve bölücülere karşı yüreklice mücadele eden bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Cumhuriyet’e emeğiyle, bilgisiyle, bedeniyle kol ve kanat gerip gönül verenleri, “Milli Egemenlik ve bağımsızlık namusumuzdur“ diyenleri, vatanın bağımsızlığını ve bölünmez bütünlüğünü canından aziz bilip gereği halinde canını bu uğurda veren  ve vermekten kaçınmayanları, Türk toplumunu çağdaş uygarlığın üzerine taşımakta kendini görevli kabul edenleri, Cumhuriyetin kazanımlarıyla övünenleri ve “ Ne Mutlu Türküm diyene.” diyebilenleri baştacı edip onların mutluluğu için geceyi  gündüze katıp çalışan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
“Asıl amaç, Türk Milleti’nin onurlu ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.Bu da ancak tam bağımsızlıkla sağlanabilir.Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medeni insanlar karşısında uşaklara yapılandan başka bir davranışa layık olamaz.Oysa Türk’ün onuru, özsaygısı, yeteneği çok yüksek ve büyüktür.Böyle bir milletin esir yaşamaktansa yok olması daha doğrudur.
Öyleyse “Ya İstiklal ya ölüm!” diyen yüce Atatürk’ün bu veciz sözlerini kulağına küpe edecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Şeriatçı dünya görüşüne sahip kişileri devletin kritik görevlerine atamayacak, devletteki şeriatçı kadrolaşmaya karşı çıkacak, rejimin temel değerleriyle çelişen yasaların TBMM’den geçmemesi için hayati bir mücadele verecek, Cumhuriyetin temel değerlerine, Atatürk ilke ve inkılâplarına sahip çıkacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Bu gün içinde bulunduğumuz sıkıntıların en önemli kısmı nüfus artışının  olduğunun bilincinde, dünyadaki problemlerin ve meselelerin temelinde nüfusun yattığının farkında, nüfus artışından dolayı işsizlere işsizler-yoksullara yoksullar-eğitimsiz insanlara eğitimsizlerin ekleneceği öngörüşüne sahip olan, bunun için herkesin bakabileceği kadar çocuk sahibi olmasını tavsiye eden bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Çeşitli toplum katmanlarından gelen tepkileri umursayan-dikkate alan-çareler arayan-çözüm üreten, eline geçirdiği iktidar gücünden dolayı şımarmayan ve bu gücü milletin ve devletin bekası-huzuru-mutluluğu-birliği-dirliği için kullanan, adalet ve hukuka saygıyı elden bırakmayan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Cumhuriyet’in ve devletin temel şartı olan egemenlik şartını, dini motifleri öne sürerek istismar etmeyen, bir milletin varlığının egemenlik hakkının elde edilmesiyle mümkün olacağı ve egemenliğin uluslararası sermayenin kuşatılması altına verilmesine müsaadeye göz yummayan, yabancı finans sektörünün ülkemizde lobi oluşturarak ülke siyasetini önemli ölçüde etkilemesine ve tayin etmesine prim vermeyen, Türkiye’nin  geleceği ile oynayan Soros’un açık toplum enstitüsü gibi fonlariyle işbirliği yapan zihniyetin önünü kesen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”sindeki sıralamayı hiçbir zaman göz önünde kaybettirmeyen, şu anda Türk İstiklal ve Cumhuriyeti’nin çok ciddi tehlike ve tehditlerle karşı karşıya olduğunu gören, Türkiye’nin bir kuşatma altına alınmaya çalışıldığını ve bu kuşatmanın gittikçe daraltılmakta olduğunun bilincinde olan, vatan topraklarının bütünlüğünün tehdit edildiğini ve içerdeki kışkırtmalarla Türk Milleti’nin bölünmez bütünlüğünün de bozulmaya yüz tuttuğunu gören, Cumhuriyet’in milli bir devlet olma ve üniterlik vasıflarının da ortadan kaldırılmak istendiğini  teşhis etmiş olan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Şehirlerimizin bazı meydanlarını kurum ve kuruluşların anma toplantılarına kapalı tutup da bu meydanları kapkaççılara, mafyaya, uyuşturucu satıcılarına, hızsızlara, çetelere, şebekelere, suç örgütlerine açık tutan ve parsellenmesine müsaade eden yönetsel anlayışı asla tasvip etmeyen bir siyaset adamı ya da lider arıyor
Türk Toplumu;
Özgürlük özgürlük diye kurumların altına dinamit koyanları, devlet dairelerine sızma planları yapanları, Türkiye’yi gırtlağına kadar borç batağına batıranları, bankalarımızda ve kurumlarımızda yabancıların ekonomik işgaline kapı açanları teşhis edip millete heşhir edecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Devletin iç ve dış borç toplamının, özel sektör borçlarının, bireysel borçların dağlar gibi oluştuğunu gören ve bu durum karşısında nasıl tedbirlerin alınması gerektiğini düşünen-araştıran-gözlemleyen-ne gibi acil önlemlerin alınması gerektiğine işaret eden, borçlara ödenen faizin ülkemizin belini büktüğünü, ekonomimizin sıcak paraya mahkûm  olduğunu ve bu paranın dışarıya kaçmaması için yabancı sermayeye, kapitülasyonlar dönemindekine benzer ayrıcalıklar tanındığını gündeme taşıyan ve ekonomimizin geldiği, içine girdiği tehlikeli boyutu kamuoyunun gözleri önüne seren bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Laik, demokratik ve Cumhuriyetçi eğitimin ilham kaynağı olan Öğrenim Birliği Yasası'nın ( Tevhid-i Tedrisat Yasası'nın) tek tip adam yetiştirdiği, bunun çoğulculuğa, dolayısıyla demokrasiye aykırıymış safsatasını elinin tersiyle iten, laik akıl ile dinsel doğmaların arasında kalan aklın kontak yapacağını düşünen, eğitim ve öğretimin dinselleştirilmesi çocuğun ruhunun dinamitlendirileceğinin bilincinde olan, laik ve adaletten uzak bir dinsel öğretimin düşmanlık mikrobu yayacağını "öteki"ni düşmanlaştıracağını - bu düşmanlığın da insanı yalnızlaştıracağını-bu yalnızlığa maruz kalan insanın da cemaate sığınacağını- bu sığınmanın  tehlikeli yollarda sapmayı getireceğini irdeleyen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Cumhuriyet'in temel ilkelerini tartışma konusu yaptıkça ülkemizde huzurun ve birliğin bozulacağının idrakında olan, Cumhuriyetçi demokrasinin ve laikliğin can ve mal güvenliği olduğu şuuruna sahip bulunan, gençlerin tarikat ve İslamcı cemaatlerin ellerine teslim edilmesinin nasıl vahim sonuçlar doğuracağını ve telafisinin mümkün  olamayacağını çok iyi analiz eden bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Halkın yüzde doksanını oluşturan yoksul halkın, yokluk içinde kıvranan kitlelerin dertleriyle dertlenen ve sıkıntılarını gündeme taşıyarak çözüm yolları arayan, gelir dağılımı adaletsizliğini gidermeyi, bölgeler arası kalkınmışlık farkı makasını daraltmayı öncelikli hedefleri arasına koyan, devletin imkanlarına yalnızca belirli bir kesim için ve yandaşları için kullanan zihniyeti şiddetle pretesto eden, ülkemizin kıt olan kaynaklarının nerede kullanılacağını planlayabilen, bu kaynakların, gelir dağılımının düzetilmesi ve yoksulluğun giderilmesi için harekete geçiren, ülke kaynaklarının kamu yararı ve toplumsal faydaları dikkate alınarak objektif biçimde kullanılması projesini halkın önüne koyacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
İnsanlarımızı umut yorgunluğuna, düşünce ve fikir karmaşasına, gelişi güzel dil sürçmelerine, kibirli ve halktan kopuk tutum ve davranışlara, içinden geldiği toplumun değer yargılarına ters düşecek davranış biçimlerine, bir sözünün diğer bir sözünü tutmaması yoluna sapmaya asla fırsat vermeyecek, ya olduğu gibi görünen, ya da göründüğü gibi olan bir  siyaset adamı ya da lider arıyor,
ABD, İMF ve Dünya Bankası, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde sosyal demokrasinin gelişmesi için değil, fakirlikle mücadele programlarını uyguladıklarını, buna karşılık önerdikleri ve istedikleri ekonomik politikaların istihdam ayağının olmadığını, gelir dağılımı ayağının ortada görülmediğini, İMF'nin ödediği ekonomik politikaların sadece finans sektörünü kurtarmaya veya Türkiye'nin kısa vade dış  borcunu ödetmeye yönelik politikalar olduğunu, bu politikaların sosyal demokrasi ve düşünce anlayışıyla bağdaşmadığını görebilen ve bu tabloya göre tavır belirleyen bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Yarım asırdan fazladır siyasetçilerce ve yönetenlerce halkın aldatıldığını -kandırıldığını-itilip kakıldığını-dolandırıldığını-sahtekârların insanları kandırıp peşlerine taktıklarını ve günahlarına girdiklerini-üçkağıtçıların ve düzenbazların halkı yanlış yönlendirdiklerini-dini ve milli duygularının istismar edildiğini anlayan, gören, izleyen, bu durumlara yüreği sızlayan ve kokuşmuşluğun ortadan kaldırılması için çıkış yollarını arayan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
İster basın- yayın alanında olsun, ister iş çevrelerinde olsun iktidarda olan zihniyetin davullarını çalanları, iktidarların yanlışlarının doğruymuş gibi sahte, yapamacık ve yapay söylemlerle topluma sunmaya çalışanları, Atatürk'ün yolundan ayrılmayan, Türkiye'nin onurunu ve bağımsızlığını herşeyin üstünde tutan davranışları sergileyen insanları karalayacak- hafife alacak-aşağılayacak-bağnaz ve menfaat yalakalarını, iş adamı veya medya zaptiyesi anlayışıyla geçmişteki ilkeli zannettikleri ideolojiklerini bir kenara atıp mevcut iktidarı yağlayıp yıkayan ve övgüler düzen kişiliksizleri, liboş-dönek-mütakereci-mandacı-satılmış-aymaz-işbirlikçi-müvteci-bozmalarını-iyi tahlil ve teşhis eden bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Kurtuluş Savaşı'nın dava adamlarının en önemlilerinden biri olan Dr.Reşit GALİP bir açık hava toplantısında konuşurken birden işaret paramağıyla Gazi'yi gösterir ve "Senin asıl büyüklüğün bütün o büyüklüklere rağmen milletin ferdiyim diye övünmendir." Diyenler, Gazi'ye "Sen" diye hitaptan bir fırtına kopacak sanırlar.Aksine yüce Atatürk 1925 yılında Reşit Galibi Milletvekili yapar.Yine bir gün Dolmabahçe Sarayındaki yemekte Atatürk'ün hocası olan dönemin Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet'i eleştirir.Atatürk, Reşit Galibe, "Davamıza inanmıştır, benim hocamdır, benim hocam olması sence bir değer taşımıyor mu?" diyor.Reşit Galip Atatürk'e "Devrimleri korumak için sizden müsade istemiyorum.Hatayı yapan siz de olsanız sizi de eleştiririm." diyor.Atatürk, Reşit Galibi, yoruldu bahanesiyle dışarı çıkarmaya davet eder.Ama Reşit Galip, sofrayı bırakmaz ve dışarı çıkamaz.Atatürk'e derki "Burası sizin değil, milletin sofrasıdır."Bunun üzerine Atatürk sofrayı terkeder.Birkaç gün sonra Reşit Galip bir radyo konuşmasında, "Devrimlerimizi herkese ve herşeye karşı savunacağız.Gerekirse babalarımıza ve çocuklarımıza karşı da." der.Atatürk birkaç gün sonra Reşit Galibi çağırır ve Milli Eğitim Bakanı yapar.Toplum, Atatürk'ün bu büyüklüğünü ve Reşit Galibin dik duruşunu rurhunun her zerresinde yaşayan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Uluslararası finans kuruluşlarının bağımsız ülkeleri nasıl vesayetleri altına aldığının bilgisine sahip olan, ekonomik soykırım sürecinin borçlu ülkenin kendi anlaşmalarıyla başladığını, borçlu ülkenin İMF gibi finans kuruluşlarının aldığı borç paranın ancak faizinin ödeyebildiği, ana paranın sürekli ertelendiği, borçlu ülke ödeme zorluğu içine girdikçe yeni borç verdiği, kamu çalışanlarının işten çıkarılması ve sosyal programlardan kesintiler yapılmasını salıkverdiği, küçük üreticiler vergi baskısı altına aldırtırken ortak girişimleri ve yabancı sermayeyi cömetçe vergi muafiyetinden yararlandırılmasını işaret ettiği, özel yerli bankaların yerini yavaş yavaş yabancı bankaların almasının gündemi oluşturduğu, sermaye hareketlerini serbestleştirme kapısını araladığı, yasa dışı siyasetten elde edilen kirli para hareketliliğinin artırıldığı gibi olumsuzluklarla İMF, Dünya Bankası başta olmak üzere uluslararası finans kuruluşlarının yarattığı bu tabloyu iyi analiz eden bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Ülkemizin bir kısım il ve ilçelerinde dinci uygulamaların gündeme taşındığını, Ramazan ayında lokantaların iftar vaktine kadar kapalı tutulduğunu, içki satan dükkân vitrinlerinin çarşafla kapatıldığını, oruç  tutmayan öğretmenler başta olmak üzere kamu çalışanlarının münferit de olsa uyarıldığını, Ramazanda yiyecek yediği için vatandaşların otobüslere alınmadığı, dinci semtlere belediye otobüslerini kullanan şoförlerin özel görevlendirildiği ve sakallı olduğu, bazı iş yerlerine "Cuma günü kapalıyız." yazılarının asılarak haftanın izin gününün "Cuma" olarak belirlendiği, bazı okul müdürlerinin bayan öğretmenlere "Kolları göstermeyecek ya uzun kollu kıyafetler ya da önlük giyin" diye uyardıkları ve benzeri pek çok olayın ülkede cereyan ettiğini ve bu durumun da "mahalle baskısına" yol açacağını gören ve kararlı bir şekilde tavır koyan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Türkiye’de herkesin endişe ettiği, bir kişinin ve grubun bir “dini diktatörlüğü” başlatacağı hususunun korkulara yol açtığını, Türkiye’nin  İran’dan beter hale geleceğini, şehirlerarası otobüslerde bazı kişilerce “namaz molası “ istemesiyle gerçekleştirilen bir ilkin ortaya çıkmasını, bunların din adına yapıldığının söylenmesinin insanların itiraz gücünü kırdığını, korku ve endişenin hâkim olmaya başladığını, en ufak bir itirazda bulunulsa, bulunanın hemen “dinsizlikle “ suçlandığını ve dinci fanatiklerin hedef tahtası haline geldiğini, insanların din fanatizminde korkar hale düştüğünü, ileride okullara kızlarımızı türbansız sokmayacak zorbaların din fanatizminde korkar hale düştüğünü, şiddet ortamı yaratacaklarını, demokrasimizin dinci fanatizm tarafından katledileceğini, bu yakın tehlikenin bağırarak geliyorum dediğini gören-duyan-anlayan ve karşı bir tavır koyan bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Yapılacak Anayasa değişikliği hazırlığında Anayasa Mahkemesi’nin yapısının siyasileştirilmesini, laikliğin yeniden tanımlanmasını, türbanın  serbest bırakılmasını, Milli Güvenlik Kurulunun işlevinin ve etkisinin azaltılmasını, yargının bağımsızlığının budanmasını, Yüksek Öğretim Kurumu’nun işlevinin ve etkisinin azaltılmasını, yargının siyasal iktidara bağlanmasını, irtica-tarikat-bölücülük-yüz kızartıcı suçlardan ordudan atılanlara geri dönüş kapısının açılmasını şiddetle reddeden, yürekli bir siyasi kavga veren bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Dindar görünüp de dinin yasak ettiği ve haram kıldığı bir sürü kötülüğü bilerek, kasıtlı şekilde küstahça, cesaretle, açık şekilde yapan takkiyecileri, haram yiyen- ihalelere fesat karıştıran-işlerden komisyon alan-emanetlere hıyanet eden-halkı aldatan-yalan söyleyen-sözünde durmayan-her tip yakınına menfaat sağlayan-devlete hiçbir iş yapmadıkları halde aydan aya bankamatikten maaş adı altında devletten para alanlar-memleketi babalarının çiftliği zannedenler-mahiyetini ve kaynağını asla açıklayamayacakları evsanevi servetlere sahip olanlar-ne kadar kutsal değer varsa onları paraya, menfaate, prestije, itibara, şöhrete alet edenleri-dindar geçindikleri halde İslam’ın en amansız, en azılı, en acımasız, en gaddar düşmanlarıyla işbirliği yapanları-Kur’an deyip Kur’anın emirlerini menfaatleri uğruna hiçe sayanları-benlik için, şahsi ihtirasları için, dünyevi şehvetleri için her haltı yiyenleri-münafıklığın bütün alametlerini üzerinde taşıyanları-fitne ve fesattan başka bir şey yapmayanları devlete millete karşı işlenen suçların baş sorumluları olduklarını kesinlikle onaylayan ve bunlara karşı siyasal ve hukuksal gücünü kullanacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor
Seçim sırasında hapiste bulunan bir kimsenin milletvekili seçilip meclise girmesini, Atatürk ilkeleri üzerine yemin etmiş milletvekilin, Atatürk ilkelerinin Anayasa’dan çıkarılmasını istemesini, PKK’ya karşı acil ateş kesi isteyen ve PKK’ya terörist demeyinin Mecliste milletvekili olmasını, sözde Ermeni soykırımı inkar edilmesin diyenin milletvekili sıfatı taşımasını, PKK’ya karşı Türk Ordusu’nun silah bırakmasını isteyen milletvekilinin Meclis Savunma Komisyonu’nda bulunmasını, Anayasa Mahkemesince 3-4 defa kapatılan zihniyetlerin oluşturduğu siyasi düşüncelerin ve partilerin Meclise girmesini, yolsuzlukla suçlanan milletvekillerinin ellerini kollarını sallayarak Mecliste gezmelerini istemeyen, bu manzaralara karşı her türlü idari ve hukuki tedbiri çekinmeden alınmasına önayak olacak bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
Türk Toplumu;
Üretimin artılamadığı, ithalatın patlatıldığı, borçlanarak büyüme yolunun seçildiği, yoksulluğun ve yolsuzluğun görülmemiş boyutlara varıldığını, yolsuzluk ve talanın mevcut iktidarla bütünleştiği, ülke yönetimini elinde bulunduran siyasilerin çocuklarının kısa bir zaman içinde nasıl servet sahibi oldukları, 18 milyon insanımızın yoksulluk sınırının ve 1 milyon insanımızın da açlık sınırının altında kaldığı, dış politikada hemen her mevziin yitirildiği, işci-memur-küçük esnaf-çiftçi başta olmak üzere bütün dar gelirli kesimlerin perişan hale getirildiği, terörün yeniden tırmanışa geçtiği, meydanlarda din tüccarlığı yaparak ve yoksul insanlara sadaka dağıtarak onların oylarını satın alınmaya çalışıldığı, oy uğruna tarikatlara ve cemaatlere teslim olunduğu bir ortamda, halkın peşinde inanarak gideceği bir siyaset adamı ya da lider  arıyor,
“İktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler!...” diyen yüce Atatürk’ün gençliğe sesleniş hitabesindeki bu sesi kulağından çıkarmaya, özü ve sözü bir olan, halkıyla muhalefet yapmayan, konuştuğunun arkasında duran, aba altında sopa göstermeyen, sadece seçimlerde değil, her zaman halkı hatırlayan, iktidar olduktan sonra malına mal katmayan, yolsuzluk yapmayan, vatanından ve toprağından ödün vermeyen, milletin yolunu kapatmayıp yol gösterici olan, Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin koruyucusu olan, ucuz politika yapmayan, karşı politikalara (düşüncelere) tahammül göstererek saygı duyan, parmağını ve yumruğunu vatanı parçalamak isteyenlere sallayan, güçlünün değil haklının yanında olan, kibirli olmayan, demokrasiyi kendi çıkarları için araç olarak kullanmayan, ülkemizi ve halkımızı borca boğmayan, adaleti elden bırakmayan, insani meziyetleri üstün olan ve her zaman “Ne Mutlu Türküm diyene!...” vecizesini kendine rehber kabul eden bir siyaset adamı ya da lider arıyor.
Tarih ve milli bilinci fakirleştirmeye, çölleştirilmeye, zayıflatmaya, duyarsız hale getirmeye uğraşanlara karşı Türk Gençliği’ni Atatürk’ün hedef gösterdiği istikamete yönlendiren bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
“Çamur at izi kalsın-bana dokunmayan yılan binyıl yaşasın-yemeği görünce yanaş, kavgayı görünce sıvış-devlet malı deniz yemeyen keriz-devleti sen mi kurtaracaksın?- düşene bir tekme de sen vuracaksın-senin anan ağlacağına başkasının anası ağlasın-çeşme akarken testini dolduracaksınız-elin akıllısı sen misin?-salla başını al maaşını-vatan, millet, Sakarya da neymiş?,hiç yoluna gitti Niyazi-vur patlasın çal oynasın-yemeyenin malını yerler-duymadım, görmedim, bilmiyorum-komşu komşunun eşeğini türkü çağırarak arar-dünyanın doğrucu Davut’u sen misin?-anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al” söz dizelerini ya da deyimlerini dilimizden ve sözlüklerimizden söküp atacak, bunların kullanımlarını ortadan kaldıracak, insanlarımızı olumlu, olabilecek, doğruları algılayacak, doğruların ve gerçeklerin yanında yer alacak şekilde yönlendirecek bir siyaset adamı ya da lider arıyor,
“TÜRK DEMEK: TÜRKÇE DÜŞÜNMEK, TÜRKÇE KONUŞMAK VE TÜRKÇE YAŞAMAKTIR. NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!...” Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK